2770759
top of page
Ahmet Tomor Hocaefendi

SU VE İSRAF

Güncelleme tarihi: 20 Eyl 2021

Yüce Allah buyuruyor:

Ve gökten (atmosferden) takdir ettiğimiz ölçüde su indirdik ve onu yeryüzünde iskân ettik (depoladık). (Mü'minûn, 18)

Kızgın gaz kütlesi halindeki dünya gezegenini canlıların yaşam koşullarına göre düzenleyen ve deniz yataklarını (su depolarını) çok hassas matematiksel hesaplara göre hazırlayan Allah (c.c.),

Madde âleminde her şeyi belirli sebepler kuralı doğrultusunda yarattığından, atmosferi de doğal nükleer santrale çevirdi ve bir oksijen atomu ile iki hidrojen atomunu kimyasal açıdan birleştirip yepyeni bir madde yani suyu yarattı.

Sonra takdir ettiği (belirlediği) ölçüdeki suyu atmosferden yağmur şeklinde yeryüzüne indirip hazırlanmış olan deniz yataklarında depoladı ve su dengesini kurdu.

Yüce Allah buyuruyor:

Her canlıyı sudan yarattık. (Enbiyâ, 30)

Canlıların vücut ağırlıklarının yaklaşık %75'i sudan oluştuğundan, Allah'ın (c.c.) “tağlib bâbı” ile “Her canlıyı sudan yarattık” buyurarak, suyun canlılar için hayat kaynağı olduğunu vurguluyor.

Her canlı sudan yaratıldığı yani bedensel yapımızın yaratılışında suyun büyük payı olduğu gibi dünyadaki yaşam koşullarımız da yine suya bağlıdır. Örneğin, bir insan hiçbir şey yemeden uzun zaman yaşayabilir ama su içmeden ancak birkaç gün yaşayabilir.

İdrar, terleme, solunum ve dışkı ile kaybedilen su, eğer tekrar alınmazsa ve organizmada su kaybı %10'u bulursa insan için hayâtî tehlike başlar. Çünkü kandaki su oranı azalıp da kanda yoğunlaşma başlayınca, dolaşım sistemi çalışamaz hale gelir, kalp durur ve insan ölür.

Gerçi madde âlemindeki her olay ve her çeşit yeni oluşumlar başta güneş enerjisi olmak üzere katı, sıvı ve gaz halindeki atomların çekim, kimya, fizik ve biyoloji kanunları doğrultusunda bir araya gelip birleşmeleri ile meydana geliyorsa da,

Gerçekte gözlemlediğimiz ve yaşadığımız her olay ve her yeni oluşum yüce Rabbimizin Esmâ-i Hüsnâ'sından birinin tecellîsi (yansıması) olduğu gibi suda da Rabbimizin el-Hayy esmâsındaki hayat sırrının yansımasıdır.

Bunun dışında, güneş enerjisi ile deniz sularının ısınıp buharlaşması, atmosferde yağmur bulutlarına dönüşmesi, karşılıklı alçak ve yüksek basınçların oluşup rüzgârların belirli yönlerde esmeleri ve bulutları belirli vakitlerde, belirli yerlere sevk etmeleri, yerler, gökler yaratılmadan önce takdir edilen programın vakti gelince yürürlüğe konmasından başka bir şey değildir.

Şükür ve israf

Yüce Allah buyuruyor:

Hani Rabbiniz size şöyle bildirmişti: Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) arttırırım. Eğer nankörlük ederseniz, kuşkusuz azabım da şiddetlidir. (İbrahim, 7)

Abdest, gusül gibi bedensel temizliğimiz, ev temizliğimiz, çamaşırlarımızın, bulaşıklarımızın yıkanması, yemek pişirmemiz, yediklerimizi sindirmemiz ve artıkları dışarı atmamız gibi sağlık ve yaşamla ilgili her şeyimiz suya bağlı olduğundan,

Suyu her içişimizde ve her kullanışımızda şükredersek, Allah (c.c.) bizlere gökten bol yağmurlar indirir, yeraltından tertemiz su kaynakları çıkarır ve yeryüzünde bolluk, bereket olur.

Yüce Allah buyuruyor:

Yiyin, için israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez. (A'raf, 31)

Hayatımızın kaynağı olan suyu, gereksiz yere ya da gereğinden fazla harcamaya israf denir. Parasını ben veriyorum diye musluğu sonuna kadar açıp suyu boş yere akıtmak, israfın da ötesinde Allah'ın nimetine karşı saygısızlık yani nankörlük olduğundan, su kıtlığına neden olabilir.

Suyu Besmele ile içmek

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Suyu deve gibi bir nefeste içmeyin. (En azından) iki, üç nefeste için, içerken besmele çekin ve içtikten sonra da hamd edin. (Tirmizî)

Sallana sallana yürüdüğü için “çöl gemisi” denilen deve, yazın en sıcak günlerinde on gün kadar susuzluğa dayanabilir. Çünkü hörgücünde depolanan yağ, acıktığı ve susadığı zaman enerjiye dönüşür, açlığı ve susuzluğu gider.

Ancak suyu gördüğü zaman on dakikada ve bir nefeste 150-200 litre kadar su içer ve doymadan ağzını sudan ayırmaz. Bu nedenle Peygamberimiz (s.a.v.) “Suyu deve gibi bir nefeste içmeyin. (En azından) iki üç nefeste için” buyuruyor.

Vücudumuzdaki çevresel sinirlerimiz iyi ve çirkin sözlerden, atomlar ses, gürültü ve sarsıntılardan etkilendiği gibi su da güneş enerjisinden, elektromanyetik dalgalardan, iyi ve kötü seslerden etkilendiğinden,

Suyu “Bismillâhirrahmânirrahim” diye içersek, maddî ve mânevî açıdan çok yararlı ve şifa olur.

İçtiğimiz su bedenimizdeki zehirli maddeleri ve zararlı artıkları idrar, ter ve dışkılama ile dışarı attığı gibi içtikten sonra “Elhamdülillâh” denilen su da, damarlarımızda dolaşan şeytanları ve zararlı bakterileri dışarı atar ve bizi mânevî açıdan temizler.

Yeryüzündeki en değerli sular

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Zemzem her hastalığa şifadır. (Deylemî)

Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor:

Zemzem suyu niyete bağlıdır. Şifa için içersen, Allah sana şifa verir. (Zararlı) bir şeyden korunmak için içersen, Allah seni ondan korur. Susuzluğunu gidermek için içersen, Allah seni suya kandırır. Açlığını gidermek için içersen, Allah seni doyurur. (Hâkim-Dâre Kutnî)

Cennet sularından sonra yeryüzündeki en değerli su zemzem suyudur. Çünkü o, maddî ve mânevî her çeşit dertlere deva, hastalara şifa, açlara gıda ve susuz kalanlara hayattır.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Seyhan, Ceyhan, Fırat ve Nil, bunların hepsi cennet nehirlerindendir. (Müslim)

Bu dört değerli nehirden Fırat, Doğu Anadolu'dan çıkıp Basra Körfezine dökülür. Seyhan ve Ceyhan Orta Anadolu'dan çıkıp Akdeniz'e dökülür. Mısır'ın, hatta Afrika'nın can damarı olan Nil de, Victoria Gölünden çıkar ve Akdeniz'e dökülür.

Bunlardan sonra yüksek dağlardaki buzulların ve karların erimesi ile dere yataklarındaki taşlara çarparak ya da yeraltından çeşitli madensel tuzları çözümleyerek gelen kaynak sularıdır.

Suların kirlenmesi

Yüce Allah buyuruyor:

Yaptıkları (günahları) nın bir kısmının cezasını (dünyada) tatsınlar diye, insanların elleri ile yaptıkları davranışları (yanlış uygulamaları) nedeni ile karada ve denizde fesad (kirlenme) başladı. Ola ki (tevbe edip günahlardan) dönerler. (Rum, 41)

İnsanlar dinden, Kur'an'dan kopunca, çağdaşlık adı altında çırılçıplak soyununca ve din dışı dengesiz bir yaşam başlayınca, Allah'ın gazabına uğramaları ve sağlıklı yaşamın sigortası olan tatlı ve temiz su nimetinden yoksun kalmaları ilâhî adâletin gereğidir.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Fırat Nehrinin suyu çekilip yatağında bir altın dağ (hazine) meydana çıkmadıkça kıyâmet kopmaz. Onun (hazinenin) üzerinde çıkan savaşta her yüz kişiden doksan dokuzu ölecek. Ancak herkes kurtulan belki ben olurum diye (savaşa devam ede) cek. (Buhârî-Müslim-İbni Mâce)

Ve diğer bir rivâyette:

Yakında (kıyâmete yakın) Fırat Nehrinin suyu çekilip yatağında bir altın hazinesi ortaya çıkacak. O güne erişenler, o hazineden bir şey almasın. (Buhârî-Müslim-Ebû Dâvûd-Tirmizî)

***

Ahmet Tomor Hocaefendi


İLGİLİ VİDEO KLİBİMİZ


58 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Komentáre


bottom of page