2770759
top of page
Yazarın fotoğrafıAhmet Tomor Hocaefendi

EZAN

Güncelleme tarihi: 21 Eyl 2021

Yüce Allah buyuruyor:

Ey îman edenler! Cuma günü namaz için çağırıldığınız (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ı anmaya (namaza) koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için (alış-verişten) daha hayırlıdır. (Cuma - 9)


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Namaz vakti gelince içinizden biri ezan okusun ve en yaşlınız da imam olsun. (Buhâri - Müslim)

Ezan, namazın vakitlerini bildirmek ve müslümanları namaza davet etmek için belirli kelimelerle yapılan özel bir davettir.

Kur'an, sünnet ve icmâ-i ümmet gibi en kesin ve en somut kaynaklara dayanan ezan, İslâm'ın simgesi ve yeryüzündeki bütün müslümanların ortak parolasıdır. Bu nedenle ezanın tek kelimesi değiştirilemez ve aslının (Arapçanın) dışında başka dille okunamaz.


İlk ezan ne zaman okundu?

Hicretin birinci yılında Medine'deki Mescid-i Nebevi'nin inşaatı tamamlandı ve içinde cemaatle namaz kılınmaya başlandı. Namaz vakitlerinde Hz. Bilal mescidin yakınında “Es-salâh! Es-salâh! (Namaza! Namaza!)” ya da “Essalâtü câmiatun (namaz toplayıcıdır)” diye müslümanları namaza davet ediyordu ama yeterli değildi.

Medine'nin dış semtlerinde oturanlar, devesini otlatanlar, hurma bahçelerinde çalışanlar ve alış-verişle uğraşanlar Hz. Bilal'ın sesini duyamıyor ve vaktinde cemaate yetişemiyorlardı. O dönemde saat, takvim de olmadığından, bu konuya bir çözüm bulmak ve Medine halkına namaz vakitlerini duyurmak gerekiyordu.

Peygamberimiz (s.a.v.) bir gece yatsı namazından sonra bu konuyu gündeme getirdi ve sahâbelere bu konudaki görüşlerini sordu? Sahabelerin bazısı çan çalalım, bazısı boru çalalım, bazısı ateş yakalım ve bazısı da def çalalım dedi.

Çan çalmak hıristiyanlığın, boru çalmak yahudiliğin, ateş yakmak mecûsîliğin ve ibâdete çalgı aleti karıştırmak da putperestliğin simgesi olduğundan, Peygamberimiz bu görüşlerin hiçbirini beğenmedi ve bir karar alınamadan dağıldılar.

Abdullah bin Zeyd (r.a.) o gece uyku ile uyanıklık arasında iken gökten bir melek gelip yüksekçe bir yerde Kıble'ye dönerek ayakta önce ezan ve az sonra kâmet okudu. Sonra Hz. Zeyd'e döndü ve "Git Resûlullah'a söyle, insanları namaza böyle davet edin" dedi.

Hz. Zeyd derhal Peygamberimizin yanına geldi ve gördüğü rüya'yı anlattı. Peygamberimiz (s.a.v.): "İnşâAllah bu hak rüyadır, melekten öğrendiklerini git Bilal'a öğret; çünkü onun sesi, senin sesinden daha güzeldir" buyurdu.

Hz. Zeyd Hz. Bilal'a Peygamberimizin emrini iletince, Hz. Bilal yüksekçe bir yere çıkıp Kıble'ye döndü ve o güzel sesi ile Hz. Zeyd'den öğrendiklerini şöyle okudu.

Allahü ekber Allahü ekber Allahü ekber Allahü ekber

Eşhedü en lâ ilahe illallah Eşhedü en lâ ilahe illallah

Eşhedü enne Muhammeder-resûlallah Eşhedü enne Muhammeder-resûlallah

Hayye ale's-salâh Hayye ale's-salâh

Hayye ale'l-felâh Hayye ale'f-felâh

Allahü ekber Allahü ekber Lâ ilâhe illallah...

İşte İslâm'da ilk okunan ezan budur ve okuyan da sonradan Peygamberimizin müezzini ünvanını alan Bilâl-i Habeşi radıyallahü anhü'dür.

Ezan okuyana müezzin denir. Müezzinin sünnetleri, namaz vakitlerini iyi bilen, akıllı, erkek ve günahlardan sakınan takvâ sahibi olması, ezanı yüksekçe bir yere (minareye) çıkıp ve Kıble'ye dönüp ayakta okuması sünnet, aşağıda oturarak okuması mekruhtur.

Cünubun, fâsıkın (açıkça günah işleyenin), aklı ermeyen çocuğun, beyinsel özürlünün (delinin) ve kadının ezan okuması tahrîmen, yani harama yakın derecede mekruhtur.

Cünubun, aklı ermeyen çocuğun, kadının ve beyinsel özürlünün okuduğu ezanlarla, merkezi sistemle okunan ezanlar geçersiz olduğu için bunlar iade edilir, yani tekrar okunur.


Ezan okumanın fazileti!

Beş vakit namaz ile cuma namazı ve kaza namazları için ezan okumak, erkekler için sünnet-i müekkede'dir. Kadınlar, vakit ve kaza namazı kılarken ezan okumaz ve kâmet getirmezler.


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Bir kimse îman ve ihlâs ile beş vakit ezan okursa, geçmiş (küçük) günahları bağışlanır. (Beyhâki)


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Kim Allah rızası içim (ücretsiz) yedi sene ezan okursa, ona cehennemden kurtuluş beraatı yazılır. (İbni Mâce - Tirmizî)


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Kim (Allah rızası için) on iki sene ezan okursa, ona cennet vâcib olur. (Hâkim - Beyhâki)


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

İnsanlar ezan okumanın ve birinci safta namaz kılmanın sevabını bilselerdi, sonra bunları yapabilmek için kur'a çekme zorunluluğunda kalsalardı, (sevabı kaçırmamak için) kura çekerlerdi. (Buhâri - Müslim - Tirmizî - Nesâî)


Ezanı dinlemek

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Ezanı duyduğunuz zaman, siz de müezzinin söylediği gibi söyleyin. (Buhâri - Müslim - Tirmizî)

Ezanı duyanların konuşmayı kesip, saygı ile ezanı dinlemeleri, müezzinle birlikte aynı sözleri tekrar etmeleri ve zorunlu işi olmayan erkeklerin davete icabet edip câmiye gitmeleri sünnettir.

İslâm ülkelerinde Ezan-ı Muhammedî okunurken hayat durmalı, erkek, kadın bütün müslümanlar âdeta koro halinde (ama sessizce) müezzinle birlikte aynı sözleri tekrarlamalıdır. Şöyle ki:

Müezzin “Allahü ekber, eşhedü en la ilahe illallah” ve “Eşhedü enne Muhammeder-resûlullah” derken, dinleyenler de aynı sözleri tekrarlar. Müezzin “Hayye ale's-salah” ve “Hayye ale'l-felâh” derken, dinleyenler “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” der ve sabah ezanında müezzin “Es-salâtü hayrü'm-mi-ne'n-nevm” derken, dinleyenler de “Sadakte ve berirte” derler.


Ezan duası

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Ezanı duyan kimse, "Allahümme Rabbe hâzihid-da'veti-tâmmeh vessalât'i-lkâimeh, âti Muhammedeni'l-vesîleh ve'l-fadîleh ve'dderecete'r-refîah ve'bashü mekâme'm-mahmûdeni'l-lezî veadteh, İnneke lâ tuhlifulmiâd" derse, kıyâmet gününde o kimseye şefaatim vâcib olur. (Buhâri - Nesâî - Tirmizî - Ebû Dâvûd - İbni Mâce)

Ezandan sonra bilenler sessizce bu duayı okur, bilmeyenler salâvât-ı şerîfe getirir. Câmilerde görevlilerin ellerini kaldırıp yüksek sesle ezan duasını okumaları bid'attir.


Merkezi sistemle okunan ezanlara gelince!


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

İyi biliniz ki, sözün en hayırlısı Allah'ın Kitabı (Kur'an) dır. Yolların en hayırlısı Muhammed'in yoludur. İşlerin en kötüsü, sonradan ortaya çıkarılan bid'atlardır ve her bid'at dalâlettir. (Müslim)


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Kim Medine'de (yani İslâm ülkesinde) bir bid'at çıkarır ya da bir bid'atçıyı barındırırsa, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun! (Buhâri - Müslim)

Sözlükte, sonradan ortaya çıkan şeylere bid'at denir. Sözlük anlamına göre bilim ve teknolojik gelişmeler de bid'at kapsamına girse de, bunlara bid'at-ı hasene (güzel ve yararlı yenilikler) denir.

Peygamberimizin dalâlet dediği ve çıkaranlara lânet ettiği bid'atlar ise, inanç ve ibâdetlere sokulan bid'atlardır. Çünkü bunlar mutlaka bir sünneti, hatta farzı giderir ve zamanla dini yozlaştırır.

Örneğin, içinde cemaatle namaz kılınan câmi ve mescidlerin her birinde ayrı ayrı ezan okunması ve ezanı ergenlik çağına gelen akıllı bir erkeğin okuması sünnettir.

Beyinsel özürlülerin, bunamışların ve alkoliklerin okuduğu ezanlar geçersiz olduğu gibi, cansız telsiz cihazlarının okuduğu ezanlar da geçersizdir. Ayrıca İslâm'ın evrensel parolası olan bir sünneti giderdiği için bid'at-ı seyyie (çok çirkin bid'at) ve dalâlettir.

Ezan-ı Muhammedî okunacak diye müslümanlardan toplanan paralarla yapılan minareleri telsiz direğine çevirenler ve kendi isteği ile merkezi sistemle ezan okuyanlar Allah katında sorumludur.

***

Ahmet Tomor Hocaefendi


EZAN KONULU SOHBETİMİZ


125 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

EVLİYALAR

EVLENME

Comments


bottom of page