Allah, bütün varlıkları yoktan var edip yaratan, yöneten, dilediği gibi yönlendiren ve bütün âlemlerin tek egemeni olan Yüce Rabbimizin özel ismidir. Bu nedenle Allah’tan başka hiçbir varlığa bu isim verilemez ve çoğul olarak kullanılamaz.
Çeşitli dillerdeki ilâh, tanrı, hüda, dieu, gott, bog ve god gibi kelimeler, Allah ismi ile eş anlamda olmadığı için bunlar çoğul olarak kullanılabilir. Örneğin, tanrılar denilebilir, ancak ibâdet niyeti ile “tanrı tanrı” diye zikir edilemez.
Îmanın temel ilkesi Allah’ın varlığına, birliğine ve O’ndan başka ilâh olmadığına kalben inanmak ve dil ile “Lâ ilâhe illâllah” demektir.
Allah’ın varlığına, birliğine ve O’ndan başka ilâh olmadığına kalben inanan ve dili ile Lâ ilâhe illâllah diyene mü’min denir. İşte varlıkların en hayırlısı bunlardır ve cennet bunlar için yaratılmıştır.
Yüce Allah buyuruyor:
Îman edip sâlih amel işleyen (Allah’ın emirleri doğrultusunda yaşayan) lar, işte onlar varlıkların en hayırlısıdır. Rableri katında onların mükâfatları, altlarından ırmaklar akan, içinde sürekli kalacakları Adn cennetleridir. (Beyyine - 7 - 8)
Kalben inanmadığı halde dili ile “Lâ ilâhe illâllah” diyen ve gizlice din düşmanlarını destekleyenlere münafık denir. İki yüzlü olan münafıklar, cehennemin en aşağı tabakasına atılacaklardır.
Yüce Allah buyuruyor:
Kesinlikle münafıklar, cehennemin en alt tabakasındadırlar. (Nisâ - 145)
Kalben inanmayan ve dili ile de açıkça Allah’ı inkâr edenlere kâfir denir. Allah’ı inkâr etmemekle birlikte, Allah’tan başka varlıkları putlaştırıp, onları Allah’a ortak koşanlara da müşrik denir. İşte varlıkların en şerlisi kâfirler ve müşriklerdir ve cehennem de bunlar için yaratılmıştır.
Yüce Allah buyuruyor:
Ehl-i kitab (yahudi ve hıristiyanlar) dan ve müşriklerden olan inkârcılar, içinde sürekli kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte varlıkların en şerlisi onlardır. (Beyyine - 6)
İslâm hukukuna göre ateistler gibi Allah’ı inkâr edenlere kâfir, Allah’ı inkâr etmemekle birlikte bazı varlıkları kutsallaştırıp putlaştıran ve onların anısına dikilen heykellerin önünde saygı duruşu adı altında tapınanlara ve onların izinden gidenlere de müşrik denir.
Yüce Allah buyuruyor:
Allah, kesinlikle kendisine şirk (ortak) koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları ise dilediği kimseler için bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa, (haktan) uzak sapıklıklara düşmüştür. (Nisâ - 116)
Bir damla sudan yaratılan, dokuz ay döl yatağında yatan ve ölünce çürüyüp kokuşmuş leşe dönüşecek olan insanları kutsallaştırıp putlaştırmak ve onların anısına dikilen heykellerin önünde tören ya da saygı duruşu adı altında tapınmak, gerçekte akıl, mantık ve sağduyu ile bağdaşmamaktadır.
Göklerin ve yerin tek egemeni olan Allah bir’dir. O’ndan başka ilâh yoktur. Ana karnındaki yavruyu gören, bilen ve rızkını veren O’dur. Hidrojen atomlarını helyum atomlarına dönüştürerek, güneşi yeryüzüne hayat ve enerji saçan nükleer santrale dönüştüren O’dur. Dünyayı, ayı, güneşi ve yıldızları yaratan, yörüngelerine oturtan ve onları çekim kanununa boyun eğdiren O’dur.
Evreni yaratan ve birbirinden milyonlarca ışık yılı uzaktaki trilyonlarca yıldızlarla donatan O’dur. Hücreyi, hücrenin çekirdeğini ve çekirdekteki kromozomları, genleri ve DNA moleküllerini yaratan ve genlere canlıların kalıtsal kişiliklerini yerleştiren O’dur.
Denge, düzen, çekim, kimya, fizik, biyoloji ve üreme gibi evrensel kanunları koyan ve bütün varlıkları bu evrensel kanunlara boyun eğdiren O’dur.
Yüce Allah buyuruyor:
İşte! Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka ilâh yoktur. Her şeyi yaratan O’ dur. O halde (yalnızca) O’na kulluk edin, O her şeye vekildir. (Enâm - 102)
Ey insan! Sapık rejimlerin ve sapık ideolojilerin savunucusu ve hatta lideri de olsan, lütfen uyan ve kendine gel! Hücre yığınlarından oluşan bedenine bak. Aya, güneşe ve yıldızlara bak. Evrendeki denge, düzen, uyum ve disipline bak ve ibret al!
Bilim ve teknolojide sıçrama yapsan da, uzaya çıksan da ve internet bağlantınla dünya ile iletişim kursan da, yaşlanmayı durduramaz, ölümü erteleyemez ve kaderi çizgini değiştiremezsin.
Sapık ideolojilere takılıp kalma, çıplaklığı çağdaşlık sanma, din karşıtı söylemlere aldanma, ölümü yok sayma ve seni bekleyen kara toprağı unutma!
Çağımızda hayâl olan bir yolculuk gelecek çağlarda gerçekleşse, astronotlar ve bilim adamları saniyede 300.000 km. hızla (ışık hızı ile) hareket eden bir araçla uzayda araştırmalar yapsalar, Samanyolu’nun sadece bir bölümünü araştırmaya bile ömürleri yetmez ve Samanyolu’ndan milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki dev galaksilere ulaşmak hiçbir zaman gerçekleşmez.
Yüce Allah buyuruyor:
Rabbinizin bağışlamasına ve müttekîler (Allah’tan korkanlar) için hazırlanmış, genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun.
(Âl-i İmran - 133)
Yedi kat gökler (galaksiler) den sonra Sidre-i Münteha ve Sidre-i Münteha’dan sonra da cennetler âlemi başlar. Cennetler âleminde sekiz cennet vardır ve her cennetin genişliği, yedi kat gökler ve yer kadardır. Yani binlerce dev galaksinin kapsadığı alan kadardır.
Birbirinden belki de milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki sekiz cennetin kapsadığı alanın boyutlarını düşünelim ve Lâ ilâhe illallah diye tecdîdi îman edelim (îmanımızı yenileyelim).
Ayrıca yedi kat gökleri, Sidre-i Münteha’yı, cennetleri ve bütün âlemleri kuşatan Arş’ın büyüklüğünü hayâl gücümüzle anlamaya çalışalım ve sonra,
Arş’ı, Kürsi’yi, Levh-i Mahfuz’u, cennetleri, cehennemleri, yedi kat gökleri, yeri ve bütün varlıkları yaratan, yöneten ve dilediği gibi yönlendiren Yüce Allah’ın kudretini tefekkür edip, can-ı gönülden “Amentü billâh” (Allah’a inandım) ve “Allah birdir” diyelim.
Ya Melekler ve madde, madde ötesi âlemler!
İnsanlar yer çekimi ile hava basıncı arasında yaşama zorunluluğunda olduğu gibi, melekler de belirli makamlarında yaşama zorunluluğundadır. Bu nedenle melekler Allah’ın izni olmadan belirli makamlarından ayrılamaz, madde ve madde ötesi âlemlerde dilediği gibi dolaşamaz.
Yüce Allah buyuruyor:
Biz (melekler) ancak Rabbinin izni ile ineriz. (Meryem - 64)
Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Cebrâil’e karşı çok özlem duyuyor ve onunla daha sık görüşmek istiyordu. Bu isteğini Hz. Cebrâil’e bildirince bu âyet-i kerîme geldi ve Hz. Cebrâil “Rabbinin izni olma dan biz melekler makamımızdan ayrılamayız” dedi.
Mîrac gecesinde sevgili Peygamberimize yedi kat gökleri gezdiren ve Sidre-i Münteha’ya kadar götüren Hz. Cebrâil, buradan bir adım ileri geçersem yanarım diye, Allah’ın izni olmadan makamını aşamayacağını, çünkü daha üst makamlardaki mânevî feyizlere dayanamayacağını bildirdi.
Değerli okurlarım!
Sadece dilimizle “Amentü billâh” (Allah’a îman ettim) demekle yetinmeyelim ve îmanımızı ilme’l-yakîn derecesine çıkarmaya çalışalım. Çünkü îmanımız ilme’l-yakîn derecesine ulaşınca yani bilimsel açıdan her çeşit kuşkulardan arınıp kesinlik kazanınca,
Dünyada yaşadığımız sürece ve ölürken şeytanlar vesvese verip bizi aldatamadığı gibi, sapık görüşlü insanlar da bizi aldatamaz ve Yüce Rabbimizin yolundan ayıramaz.
Ancak Yüce Allah’ın mülkü sonsuz ve sınırsız olduğu gibi, kuşkusuz Allah’a îman da sonsuz ve sınırsızdır. Bu nedenle Allah aşkıyla yanan bir mü’min, cezbe aracına binip yıllarca seyr-i sülük (mânevî yolculuk) yapsa ve mârifetullah’a erişip âriflerden olsa,
Allah’ın büyüklüğü ve azameti karşısında “Rabbim! Seni hakkıyla bilemedim” diye secdeye kapanıp “Sübhanallah” demekten başka, elinden ne gelir ki!
Mîrac gecesinde Sidre-i Münteha’da Hz. Cebrâil’i sollayan ve hiçbir peygamberin ulaşamadığı en yüce makamlara ulaşan sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bile “Allah’ım! Seni hakkıyla bilemedim ya Ma’rûf!” diye mârifetullah’a doyamadığını vurgulamıştır.
Îmanları zayıf olduğu için Allah’tan gâfil olanlar ve aşırı derecede fâni dünyaya dalıp ölümü unutanlar, lütfen huzuru yanlış adreslerde aramasınlar ve kendi geleceklerini karartmasınlar!
Çünkü dünyada ve âhirette huzurun, mutluluğun, ruhsal zevklerin ve mânevî feyizlerin tek kaynağı, Âmentü billâh mârifetullah’dır. Yani bilinçli olarak cân-ı gönülden Allah’a inanmaktır.
***
Ahmet Tomor
A'dan Z'ye İslami Bilgiler
YÜCE ALLAH'A İMAN KONULU SOHBETİMİZ
Comentários