Yüce Allah buyuruyor:
Kuşkusuz (sizin gerçek) Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün (dönem) de yaratan, sonra Arş’ı hükmü altına alan, geceyi, peşi sıra ardından gelen gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş olarak yaratan Allah’dır. İyi biliniz ki, yaratmak da, emir de O’na aittir. Bütün âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir! (A’raf - 54)
Arş, madde ve madde ötesi bütün varlıkları kapsayan ve bütün âlemlerin yönetim merkezi konumunda olan en büyük varlıktır. Gökleri ve yeri altı dönemde yaratan, Arş’ı hükmü altına alan (yönetim merkezi yapan), geceyi gündüze bürüyen (dünyayı döndüren), güneşi, ayı, yıldızları ve galaksileri yörüngelerine oturtup, onları denge, düzen ve çekim kanunlarına boyun eğdiren Allah,
Kuşkusuz sonsuz, sınırsız kudret sahibi ve bizim tek gerçek Rabbimizdir.
Madde âlemindeki varlıkları, koymuş olduğu denge, düzen, kimya, fizik ve biyoloji kanunları doğrultusunda aşamalı olarak yaratan ve madde ötesi âlemlerdeki varlıkları sadece bir KÜN (ol) emri ile yaratan ve bütün âlemlerin Rabbi olan Allah, gerçekten ne yücedir!
Yüce Allah buyuruyor:
Göklerin ve yerin mülkü (egemenliği) sadece Allah’ındır, O hem diriltir hem de öldürür. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı yoktur. (Tevbe - 116)
Göklerin, yerin tek egemeni ve bütün âlemlerin Rabbi olan Allah, dilediği an ölü atom yığınlarını canlı organizma yoluyla canlı hücrelere ve canlı varlıklara dönüştürdüğü gibi, yine dilediği an canlı varlıkları tekrar aslına yani ölü atom yığınlarına dönüştürür. Çünkü hayat verip dirilten ve öldürüp çürüten, tekrar aslına döndüren O’dur ve bizim O’ndan başka sığınacak bir kapımız yoktur.
Atomun çekirdeği etrafında dönen ve en küçük varlık olan elektronlardan, Arş’ı kuşatan ve en büyük varlık olan meleklere kadar bütün varlıklar Allah’ın emrine kayıtsız şartsız boyun eğerken,
Topraktan yaratılan ve ölünce çürüyüp tekrar toprağa dönüşecek olan insanların, böbürlenip taşkınlık yapmaları ve İlâhi emirlere karşı tavır almaları, apaçık bir sapıklıktır. Ne yazık ki her dönemde böyle sapıklar çıkmış, korkunç baskılarla inananları putlara tapmaya zorlamışlardır.
Yüce Allah buyuruyor:
Allah kendisine mülk (devlet başkanlığı) verdi diye böbürlenen ve Rabbi hakkında İbrahim ile tartışan (Nemrud’u) görmedin mi? Hani İbrahim ona: Benim Rabbim diriltir ve öldürür deyince, o (Nemrud): Ben de diriltir ve öldürürüm dedi. (Bunun üzerine) İbrahim: Allah güneşi doğudan getiriyor; haydi sen de batıdan getir deyince, kâfir (Nemrud) şok olup kaldı. Allah zâlimler toplumuna hidâyet etmez. (Bakara - 258)
Allah’ın âyetlerini yani İlâhi kanunları inkâr edenlere kâfir, İlâhi kanunları kaldırıp yerine başka kanunlar koyanlara da tâgût denir.
İşte bu tâgûtlardan biri de Bâbil’in kanlı diktatörü Nemrud’dur. Hz. İbrahim Nemrud’un din karşıtı tâgûtî rejimine karşı çıkınca ve tapınaktaki putları (heykelleri) kırınca, Nemrud’un emri ile ateşe atıldı. Ancak Yüce Allah “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol!” buyurunca, ateş Hz. İbrahim’in tek bir kılını bile yakmadı. Bu açık mûcize karşısında şaşkına dönen Nemrud: “Ey İbrahim! Seni ateşte yakmayan Rabbin kim?” diye sordu.
Hz. İbrahim: “Benim Rabbim dirilten ve öldürendir” dedi. Nemrud: “Ben de diriltir ve öldürürüm” dedi ve sözünü kanıtlamak için zindandan getirttiği iki mahkûmdan birini öldürttü, diğerini sağ bıraktı. Nemrud’un hayat-ölüm konusunu hafife aldığını gören Hz. İbrahim, “Benim Rabbim güneşi doğudan getiriyor. Haydi, sen de batıdan getir bakalım” dedi.
Ölü toprak maddelerinden (elementlerden) canlı varlık yaratmaya gücü yetmeyen Nemrud, elleri kelepçeli mazlumu celladlara teslim edip başını kestirdi ama,
Hz. İbrahim küresel delilden, evrensel delile geçince yani “güneşi batıdan getir bakalım” deyince, ilâhlık taslayan Nemrud şaşırıp dona kaldı.
Nemrud’un güneşi batıdan getirmeye gücü yetmediği gibi, çağımızdaki Nemrud uzantılarının da gücü yetmez ama,
Dünyayı yaratan, yörüngesine oturtan ve saatte 1666 km. hızla batıdan doğuya doğru döndüren Allah, dilediği an dünyayı tersine yani doğudan batıya doğru döndürür ve güneşi batıdan getiriverir.
Yüce Allah buyuruyor:
İşte Rabbiniz olan Allah O’dur. O’ndan başka ilâh yoktur. Her şeyi yaratan O’dur. O halde (sadece) O’na kulluk edin, (çünkü) O her şeye vekildir. (En’âm - 102)
Rabbimiz olan Allah bir’dir. O’ndan başka ilâh yoktur. Bütün âlemleri yaratan, yöneten ve dilediği gibi yönlendiren O’dur. Mülk O’nundur, egemenlik O’nundur ve O’nun her şeye gücü yeter.
Ölü toprak maddelerini (elementleri) canlı organizma yoluyla (bitki kökleri aracılığı ile) canlı hücrelere ve canlı varlıklara dönüştüren O’dur.
Bizi de ölü toprak maddelerinden en güzel şekilde O yarattı. Ayrıca akıl ile bilinçlendirdi, yeryüzüne halife (egemen) kıldı ve en temiz gıdalarla rızıklandırdı.
O halde sadece O’na kulluk edelim, emirlerine sımsıkı sarılalım ve yasaklarından kaçınalım. Özellikle beş vakit namazı düzenli bir şekilde kılalım, huzurunda secdeye kapanalım ve îmanın tadını alalım. Zamana değil, Kur’an’a uyalım ve İslâmî yaşantımızdan kesinlikle taviz vermeyelim.
Yüce Allah buyuruyor:
Gökleri ve yeri hak (denge-düzen) ile yaratan O’dur. Kûn (ol), dediği gün her şey oluverir. O’nun sözü haktır. Sûr’a üfürüldüğü gün (kıyâmet koparken) de egemenlik O’nundur. Görüneni de gizliyi de bilir, (çünkü) O Hakîm’dir ve Habîr’dir. (En’âm - 73)
Gökleri ve yeri en hassas matematiksel hesaplara dayanan denge ve düzenle yaratan, milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki yıldızları çekim gücü ile birbirine bağlayıp yörüngelerine oturtan ve dilediği şeyleri sadece bir OL emriyle yaratan Allah,
Sûr’a üfürüldüğü gün, yerler, gökler şiddetle sarsılırken, dağlar toz duman olup savrulurken ve trilyonlarca atom bombasından daha fazla enerjiye sahip olan yıldızlar infilak edip gökyüzü kıpkızıl alevlere dönüşürken de egemenlik kayıtsız şartsız O’nundur.
Rabbim! Ne büyüksün sen, sonsuz ve sınırsız güç sahibisin sen. Ya Rab! Basiret gözümüzü aç, gönlümüzü aşkınla yak, İslâm’a ve Kur’an’a bizleri hizmetkâr yap. Bize kulum de yeter, sana kul olalım ve yolunda şehid olalım.
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
TEKBİR KONULU SOHBETİMİZ
留言