Yüce Allah buyuruyor:
Mallarını Allah yolunda harcama yapan, sonra da (yaptığı iyiliği) başa kakmayan ve gönül kırmayanların mükâfatı Rableri katındadır. Onlar için (kıyâmet günü) korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır. (Bakara - 262)
Hak dinlerin temel ilkesi her şeyi sadece Allah rızası için yapmak ve karşılığını yine yalnızca Allah’tan beklemektir. Allah yolunda harcama yapanlar, akrabalarını gözetenler, açları doyuranlar, yoksullara yardım edenler ve yetimleri sevindirenler, yaptıkları bu iyilikleri sonradan onların başlarına kakmaz ve gönül kırıcı, aşağılayıcı davranışlarda bulunmazlarsa,
Mükâfatları doğrudan Allah’a ait olduğundan, Yüce Allah onlara bol bol sevap verip ödüllendirecek ve kabirlerinden kalktıkları gün de onlar için korku ve hüzün olmayacak.
Yüce Allah buyuruyor:
Ey îman edenler! Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için infak eden (harcama yapan) kimse gibi başa kakarak ve gönül kırıcı davranışlarda bulunarak sadakalarınızı (yapmış olduğunuz hayırları) boşa çıkarmayın. (Bakara - 264)
Allah yolunda yapılan her çeşit harcamalar, gerçekte insanın kendi hesabına yaptığı âhiret yatırımlarıdır. Çünkü yapmış olduğu her çeşit hayırlar, kuruşu kuruşuna onun hesabına yani amel defterine yazılır ve mahşer günü sevap olarak mîzanına konur.
İşte o zaman yardım edilen fakirler değil, yardım edenler sevinecek ve “Ah! Keşke daha fazla yardım yapsaydım” diye üzülecek.
Ancak! Allah yolunda yaptığımız harcamaların hiçbir kesintiye uğramadan âhiret âlemine kadar gitmesi ve orada sevap olarak mîzanımıza (tartımıza) konması için kazancımızın helâl olması, sadece Allah rızası için vermemiz, yardım ettiğimiz kimselerden hiçbir beklenti içinde olmamamız ve onlardan bir kötülük gördüğü zaman bile yaptığımız iyilikleri başlarına kakmamamız gerekir.
Yüce Allah buyuruyor:
(Gönül alıcı) güzel bir söz ve bağışlama, arkasından (gönül kırıcı) incitme gelen sadakadan daha hayırlıdır. Allah ganîdir (ihtiyaçsızdır), halîmdir (acele etmez). (Bakara - 263)
Hiçbir ana-baba yavrusunun itilip kakılmasını ve aşağılanmasını istemediği gibi, kuşkusuz Allah da kullarının itilip kakılmasını ve aşağılanmasını istemez. Bu nedenle Allah, “Gönül alıcı güzel bir söz ve bağışlama, arkasından gönül kırıcı incitme gelen sadakadan daha hayırlıdır” buyuruyor.
Profesyonel dilencilerin dışında normal bir insanın başkalarının kapısına gidip boyun bükmesi ve bir şeyler istemesi gerçekten kolay bir şey değildir. Bu nedenle yüzünü kızartarak kapımıza gelen ve boynunu bükerek bizden bir şeyler isteyen kimsenin psikolojik durumunu düşünelim ve istediği yardımı yapamasak bile, güzel söz ve tatlı dille gönlünü almaya çalışalım.
Unutmayalım! Bugün onu kapımıza gönderen, boynunu büken ve onurunu kıran Allah, dilerse yarın bizi onun kapısına gönderir ve onun konumuna getirir.
Yüce Allah buyuruyor:
(Ya Muhammed!) De ki: Ey mülklerin mâliki (gerçek sahibi) olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden mülkü çekip alırsın; dilediğini yüceltir ve dilediğini de alçaltırsın. Hayır (lar) senin elinde (tasarrufunda) dır. Kuşkusuz sen her şeye kâdirsin. (Âl-i İmran- 26)
Yerlerin, göklerin egemeni ve mülklerin gerçek sahibi olan Allah, dilediğine mal, mülk, makam, mevki ve yetki verir ve yine dilediğinden malı, mülkü, makamı, mevki ve yetkiyi geri alır.
Dilediğini yüceltir, sevdirir, saygınlaştırır ve dilediğini de alçaltır, kapı kapı dolaştırır. Bütün iyilikler O’nun elinde, O’nun irâde ve tasarrufundadır ve kuşkusuz Allah’ın gücü her şeye yeterlidir.
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
A'dan Z'ye İslâmi Bilgiler
Comments