Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
İyi bilin ki! Sizden ömrü uzun olanlar ileride pek çok ihtilaflar (görüş ayrılıkları) göreceklerdir. İşte o zaman yapacağınız iş, benim sünnetime ve doğru yolda olan Hulefâ-i Râşidin’in sünnetine (yoluna) sımsıkı sarılmanızdır. Bu sünnetlere sımsıkı sarılın. Sonradan ortaya çıkan bid’atlardan titizlikle kaçının. Çünkü her bid’at sapıklıktır. (Ebû Dâvûd - Tirmizî - İbni Mâce)
Asr-ı Saadet’te ve Hulefâ-i Râşidin (dört halife) döneminde olmayıp sonradan ortaya çıkan ve dine sokulmaya çalışılan her çeşit sapık görüş ve uygulamalara bid’at denir.
İslâm’ın özüne, Kur’an’a ve sünnete ters düşen bid’atların, ileride gerçek dînî kuralların yerini almaması ve önceki dinler gibi İslâm’ın yozlaşmaması için Peygamberimiz, “Her bid’at sapıklıktır” buyurarak ümmetini uyarıyor ve zamanında önlem almaya dâvet ediyor.
Bid’atlar ayrık otuna benzer. Çiftçiler bu tür bitkilere karşı vaktinde gerekli önlemleri almazlarsa, zamanla bunlar ekili alanları istila eder ve gerçek ürünlerin gelişmesini engeller.
Müslümanlar da bid’atlara karşı vaktinde gereken önlemi almaz, derhal tepki gösterip önlemeye çalışmazsa, bid’atlar da zamanla yaygınlaşıp dinin her bölümünü istila eder ve sünnetlerin uygulanmasını engeller. Zavallı müslümanlar da din diye bunlara sarılır ve sünnetlere karşı tavır alır.
İmâm-ı Rabbanî de “Her bid’at bir sünneti, hatta bir farzı götürür” diye, bid’atların korkunç boyutlarını vurguluyor.
Her çağda, her ülkede ve hatta her yörede farklı bid’atlar ortaya çıktığı ve bid’atların hepsini tek tek saymak imkânsız olduğu için güncel bid’atlardan bazı örnekler verelim.
Günümüzde ilâhi, ezgi adı altında sazlı, cazlı cd’ler, kasetler aşırı derecede yaygınlaştı ve müslümanların evi gazinoya, ibâdetleri de eğlenceye dönüştü. Barlarda, pavyonlarda ve içkili gazinolarda sazların, cazların çalınmasına ve dansözlerin çırılçıplak oynamasına karışamayız ama,
Çevresinde İslâmî kimliği ile tanınan müslümanların, ilâhi adı altında evlerinde, arabalarında ve iş yerlerinde sürekli müzik dinlemeleri ve İslâmî geçinen radyoların, dinleyici istekleri adı altında bunları yaygınlaştırmaya çalışmaları, İslâm’ın geleceği açısından ürkütücü ve düşündürücüdür.
“Minareyi çalan kılıfını hazırlar” derler ya! Saz ve caz eşliğinde ilâhi dinleyenler de “onların müzikleri farklıymış, Allah, Peygamber adı geçiyormuş ve bundan feyz alıyorlarmış” gibi nedenlerle bid’atları savunuyorlarmış. Ah yazıklar olsun! İşte buna “Özrü kabahatinden büyük” derler.
Müzik aletleri eşliğinde dîni ilâhi(!) dinlemek kabahattir, günahtır ama günah olan bir şeyi dindarlık adına yapmak ve savunmak çok daha büyük günahtır.
Çünkü Allah’ın adını saygı ile anmak ve Celle Celâlühü demek, Peygamberimizin adını anarken de salâvât-ı şerîfe getirmek vâcibtir. Allah’ın ve Peygamberin adını müzik aletleri eşliğinde söylemek ve dinlemek ise saygısızlığın da ötesinde aşağılamak anlamına geldiğinden, Ehl-i sünnet âlimlerine göre küfür (kâfirlik) alâmetidir.
İmâm-ı A’zam (r.a) Fıkh-ı Ekber kitabında, “müzik aletlerini dinlemek haram, zevk almak küfür’ dür” buyurmuştur.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti, Medine (yani İslâm ülkesin) de bir bid’at çıkaran ya da bir bid’atçıyı koruyup barındıran kimsenin üzerine olsun. (Buhârî - Müslim)
İslâm’ın Asr-ı Saadet’teki tertemiz aslını aynen koruması ve önceki dinler gibi yozlaşmaması için bütün müslümanların bid’atları önlemeye çalışması gerekirken, ne yazık ki bu görev ihmal edildiğinden bid’atlar dinimizin her bölümüne girdi ve sünnetlerin yerini aldı.
Üzülerek bir gerçeği belirtelim!
Başta merkezi ezan sistemi olmak üzere câmilerimize bile bid’atlar girdi ve bid’atlara uymayan müslümanlara cemaat farklı bir gözle bakmaya başladı.
“Beterin de beteri var” derler ya! İşte bu beterlerden biri de merkezi sistemle ezan okunan câmilerdeki bazı görevliler, cemaatle birlikte ellerini kaldırarak ve yüksek sesle ezan duası okuyarak âdeta bid’atlara alkış tutuyor, sonra da cemaatin önüne geçip namaz kıldırıyorlar.
Gerçek müslümanların bu duruma düşmemeleri ve bid’atlara alkış tutmamaları için farzları, vâcibleri ve sünnetleri iyi bilmeleri ve bunların dışındaki bid’atlardan titizlikle kaçınmaları gerekir.
Çünkü Yüce Allah buyuruyor:
Hak’tan sonra sapıklıktan başka ne var ki? (Yunus - 32)
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
A'dan Z'ye İslâmi Bilgiler
SÜNNETLER VE BİD'ATLER KONULU SOHBET
Comments