Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Sizden biriniz düğün yemeğine dâvet edildiği zaman, icâbet etsin (gitsin). (Müslim - İbni Mâce)
Evlenme yemeğine velîme denir. Evlenen kimselerin din kardeşlerini dâvet edip yiyecek bir şeyler ikram etmeleri sünnet, dâvet edilenlerin dâvete icâbet etmeleri de vâcib ya da vâcibe yakın sünnet-i müekkeddir.
Velîme dâvetine gitmek vâcib ya da sünnet-i müekked olmakla birlikte, günümüzün koşullarında durum biraz farklıdır. Şöyle ki;
Asr-ı Saadet’teki velîmeler (evlenme yemekleri) çok sade ve külfetsiz olurdu. Fazla devesi, koyunu, keçisi olanlar bunlardan birini kesip konuklarına ikram eder, devesi, koyunu ve keçisi olmayanlar da konuklarına sadece hurma ikram ederlerdi. Yani parasız, pulsuz Allah için bir araya gelip yer, içer ve sonra sohbet edip giderlerdi.
Günümüzde atalarımızın “Ayağını yorganına göre uzat” sözü rafa kaldırıldığı için genelde herkes gücünün ötesinde harcamalar yapıyor ve sonra bunun faturasını dâvetlilere çıkarmaya çalışıyor.
Gerçekte sünnet olan velime yemeği maddeye dönüşünce, insanlar bir beklenti içine giriyor ve kim kime ne vermişse karşılığını aynen almak istiyor. Yani al gülüm, ver gülüm şeklinde bir dolap dönüyor ama sonuçta verdiğinin karşılığını alamayanlar,
Zarfları açınca ya hayâl kırıklığına uğruyor ya da dedikodu yapmaya başlıyor. İşte bu tür paralı, pullu velime dâvetlerine katılmak sünnet ya da vâcib değildir.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Varlıklı kimselerin dâvet edilip yoksulların dâvet edilmediği velime, ne kötü bir yemektir. (Buhârî)
İslâm, kardeşlik, eşitlik, birlik ve beraberlik dini olduğu için zengin-fakir ayrımı yapmak ve yemeğe sadece varlıklı kişileri dâvet etmek dinin temel ilkelerine ters düştüğü için
Peygamberimiz, “ne kötü yemektir” buyurmuştur.
Velîmenin dışındaki dâvetlere gitmek de sünnet midir?
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Sizden biriniz yemeğe dâvet edildiği zaman gitsin. Sonra ister yesin, ister yemesin. (Müslim)
İftar dâveti dâhil, parasız, pulsuz ve o da beni dâvet etsin gibi bir beklenti içinde olmayanların dâvetine gitmek de sünnettir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.), “Sizden biriniz yemeğe dâvet edildiği zaman gitsin” buyuruyor.
Her dâvete gidilir mi?
Hayır!
Dâvet edilen yerde açıkça günah işleneceği önceden biliniyorsa, oraya gitmek haramdır. Ya bilmeden gitmişse? O zaman üç seçeneği vardır ve bunlardan birini uygulama zorunluluğundadır.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Sizden biriniz bir münker (açıkça işlenen bir günah) görürse, onu eli ile (güç kullanarak) düzeltsin. Buna gücü yetmezse, dili (sözü) ile düzeltsin. Buna da gücü yetmezse, kalbi ile (tepki göstererek) düzeltsin ve bu (kalbi ile tepki göstermek), îmanın en zayıf derecesidir. (Müslim - Nesâî - Tirmizî)
Allah’ın yasaklayıp haram kıldığı her çeşit kötü, çirkin şeylere münker denir. Alkollü içki içmek, kumar oynamak, uyuşturucu kullanmak, ergenlik çağına gelen kızların ve hanımların başlarını açmaları ve kısa kollu, kısa etekli giysiler giyip dışarıda dolaşmaları, erkeklerin onlara bakmaları münkerat yani haram olduğu gibi,
Günümüzde en büyük münkeratlardan biri de, yarı çıplak kadınlarla, erkeklerin bir arada bulunduğu sazlı, cazlı düğünlerdir. İşte bu tür toplumsal haramların açıkça işlendiği bir yere gitmek, kesinlikle haramdır.
Bu tür açıkça haram işlenen bir yerde bulunan müslümanların;
Gereğinde güç kullanarak elleri ile günahlara engel olmaları,
Elleri ile engellemeye gücü yetmeyenlerin, dilleri ile söyleyerek günahlara engel olmaları,
Dilleri ile de söylemeye gücü yetmeyenlerin, kalpleri ile tepki gösterip derhal oradan uzaklaşmaları farzdır.
Bu üçüncüsü (kalp ile tepki göstermek) îmanın en zayıf derecesi olduğundan, bunu da yapmayıp orada duranların, haramın da ötesinde îmanları tehlikededir.
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
MÜSLÜMANLARIN BİRBİRİ ÜZERİNDEKİ ALTI HAKKI
Comments