Yüce Allah buyuruyor:
(Ya Muhammed!) De ki: Duanız olmasa, Rabbiniz size niye değer versin ki! (Furkan - 77)
Dua, yerlerin, göklerin tek egemeni ve bütün âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah’a, can-ı gönülden yalvarma ve yakarma demektir. Dua, güçleri ve ümitleri tükenen kulların sonsuz ve sınırsız güç sahibi olan Allah’a yönelmeleri ve ümitle O’na yalvarmaları demektir.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Dua, ibâdetin (kulluğun) özüdür. (Tirmizî)
Dua gerçekten, ibâdetin ve kulluğun özüdür. Çünkü can-ı gönülden dua eden kimse, Yüce Allah’ın sonsuz, sınırsız kudreti ve azameti karşısında kendi aczini bilmiş ve kabullenmiş demektir.
Bu nedenle ihlâs ve samimiyetle yapılan dua, ibâdetin özü, îmanın göstergesi ve insanların Allah katındaki değerlerinin ölçüsüdür.
Yüce Allah buyuruyor:
Rabbiniz (olan Allah) buyurdu ki: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü büyüklük taslayıp bana dua etmekten kaçınanlar, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir. (Mü’min - 60)
Gerçekte her insanın yapısında ve kalıtsal kişiliğinde (içgüdüsünde), sonsuz ve sınırsız bir kudret sahibine yani Allah’a sığınma ve yalvarma duygusu vardır. Bu nedenle en üst makamlarda oturanlar da, zaman gelir ümitleri tükenir, Allah’tan başka sığınacak ve yalvaracak bir rab bulamazlar.
Havada uçağı arızalanan devlet başkanları, ulaştırma bakanları, hava kuvvetleri komutanları ve hava limanları genel müdürleri, o anda Allah’tan başka kime sığınabilir ve kime yalvarabilirler ki?
Yaşadığı döneme damgasını vuran ve insanlık tarihinin en kanlı diktatörlerinden biri olan Firavun, Kızıldeniz’de boğulurken en güvendiği ordusuna mı sığındı, Allah’a mı yalvardı?
Evet, zaman gelir, ümidi tükenen en kanlı diktatörler, ateistler ve sahte laikler de Allah’a sığınır ve yalvarır ama bu tür zorunlu yalvarmaların acaba onlara yararı olur mu?
Yeis halinde (ölüm anında) Firavun’un îmanı ve duası kabul edilmediği gibi, inkârcıların ve sapıkların da duaları kabul edilmez ve onlara “geç kaldınız, îmanın ve duanın vakti geçti” denir.
Allah katında hangi dualar daha sevimlidir?
Yüce Allah buyuruyor:
Rabbinize yalvararak ve sesinizi kısarak dua edin. Çünkü Allah haddi aşan (bağırıp çağıran) ları sevmez. (A’raf - 55)
Yüce Allah can-ı gönülden sessizce ve yalvararak yapılan duaları sever ve kabul eder. Sesinin tonunu yükselterek, fazla uzatarak ve bağırıp çağırarak yapılan duaları sevmez ve kabul etmez.
Âişe radıyallahu anha diyor ki:
Resûlullah (s.a.v.) kısa ve özlü olan duaları sever, böyle olmayan duaları yapmazdı. (Tirmizî)
Yüce Rabbimiz bizi bizden daha iyi bildiği için Peygamberimiz (s.a.v.), kısa ve özlü dualar yapar, kesinlikle ayrıntılara girmez ve fazla uzatmazdı.
Enes radıyallahu anhü diyor ki:
Peygamberimiz (s.a.v.) in en çok okuduğu dua, “Allahümme (Rabbenâ) âtinâ fi’d-dünya haseneten ve fi’l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe’n nâr” dır. (Allahım! Bize dünyada güzellik (huzur, mutluluk) ver, âhirette de güzellik (cennet ve Cemal’ini) ver ve bizi ateş (cehennem) in azabından koru!) (Buhârî - Müslim)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Sizden biriniz dua edeceği zaman, önce Allah’a hamdü senâ etsin (Elhamdülillâh desin), sonra Peygambere sâlât-ü selâm getirsin ve sonra dilediği gibi dua etsin. (Ebû Dâvûd - Tirmizî)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Dua yapan (ve duası kabul edilen) kimseye kuşkusuz şu üç şeyden biri verilir; Ya günahları bağışlanır ya istediği şey aynen acele olarak (dünyada) verilir ya da sevab olarak biriktirilip âhirete ertelenir. (Deylemî - Hâkim)
Dua yapmak da bir ibâdet, hatta ibâdetin özüdür. Allah rızası için yapılan her çeşit hayırların ve ibâdetlerin bir karşılığı (sevabı) olduğu gibi ihlâsla ve şartına uygun bir şekilde yapılan duaların da kuşkusuz bir karşılığı vardır. Ancak yapılan her duanın aynen kabul edilmesi düşünülemez.
Yapılan dua eğer kaderle örtüşürse aynen kabul edilir ve dua edenin isteği hemen dünyada verilir. Eğer kaderle örtüşmezse ya günahları bağışlanır ya da sevaba dönüştürülüp âhirete ertelenir.
Neden mi? Örneğin, belirli bir kızla evlenmek için yüzlerce kişi dua edebilir ve hepsinin duası da kabul olabilir. Ancak istedikleri kız yüzlerce parçaya bölünemeyeceği için,
Yüce Allah takdirinin gereği içlerinden birine istediği şeyi aynen verir ve o kimse istediği kızla evlenir. Diğerlerine gelince! Yüce Allah hikmetinin gereği, yaptıkları dualarına karşılık (sevab) olarak, dilediği kullarının günahını bağışlar ve dilediği kullarının dualarını da sevaba dönüştürüp âhirete erteler ve mahşer yerinde mîzanına koyar.
İstedikleri kızla evlenemeyenler, “duamız kabul olmadı” diye belki bu fâni dünyada hüzünlenirler ama mahşer yerinde amel defterleri dağılıp sorgulama başlayınca ve adâlet terâzileri kurulup günahlar sevaplar tartılmaya başlayınca,
Yaptıkları dualarına karşılık olarak günahlarının bağışlandığını ve sevaplarının âhirete ertelendiğini görünce, sevinçlerinden yüzleri nur gibi parlayacak ve Allah’a çok çok şükredecekler.
Allah katında kabul olmayan dualar!
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Bir kimse günah olan bir şeyi ve akrabası ile ilişkiyi kesmeyi dilemedikçe ya da acele etmedikçe duası kabul olunur. (Müslim)
Bu hadîs-i şerîfde duanın kabul olması için;
Günah olan bir şeyi istememek: Adları farklı da olsa her çeşit şans oyunlarına kumar denir. Kumar oynayanların şansım açık olsun diye, milli (!) piyango bileti alanların biletime ikramiye çıksın diye, içkili gazino ve lokanta işletenlerin müşterimiz bol olsun diye ve bugünkü koşullarda üniversite sınavına girmek isteyen kızların sınavı kazanayım diye gerek kendilerinin ve gerek yakınlarının onlara dua etmeleri haramdır ve kabul edilmez.
Akraba ile ilgiyi kesmeyi istememek: Bir kimsenin yakın akrabaları ile ilgiyi kesmek yani sile-i rahmi terk etmek için “Allahım! Bana annemin, babamın, kardeşimin, amcamın, halamın, dayımın ve teyzemin yüzünü gösterme! Onlarla görüştürme” gibi dua etmesi haramdır ve kabul olmaz.
Acele etmemek: Bir kimse bu işim hemen acele olsun diye dua ederse, duası kabul edilmez. Çünkü Yüce Allah her şeyi takdir etmiş ve vaktini belirlemiştir. Bu nedenle kulun acele etmesi ile Allah acele etmez ve kulun isteği doğrultusunda takdirini değiştirmez.
Yüce Allah buyuruyor:
İnsan hayrı istediği gibi şerri de ister (beddua eder), çünkü insan çok acelecidir. (İsrâ - 11)
İnsanın yapısında gerçekten acelecilik vardır ama bunu frenleyecek akıl da vardır. Bu nedenle her konuda olduğu gibi dua konusunda da aceleci değil, akılcı olalım ve en güzeli dua ederken Yüce Allah’tan her şeyin hayırlısını isteyelim.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Babanın evlâdı için yaptığı dua, peygamberlerin ümmetleri için yaptıkları dua gibidir. (Deylemî)
Babaların evlâtları için yaptıkları dualar çok etkili olduğundan, evlâtlar babalarının hayır dualarını almaya özen göstermeli, babalar da bir anlık öfkenin etkisiyle yavrularına beddua (kötü dua) etmemelidir. Çünkü sonuçta yine onların yüreği yanar ve çok pişman olurlar.
***
Ahmet Tomor Hocafendi
DUA VE BEDDUA KONULU SOHBET
Commentaires