Yüce Allah buyuruyor:
Allah’ın izni (irâdesi) olmadan hiçbir kimseye ölüm yoktur. (Çünkü ölüm) vâdesiyle yazılmış kesin bir yazıdır. (Âl-i İmran - 145)
Toprak maddelerinden (suda çözümlenmiş elementlerden) bitkisel hayata geçiş süreci, yenilip sindirildikten sonra kana, üreme hücresine dönüşü ve ana karnından küçücük bir bebek şeklinde dünyaya gelişi, insanın isteğine bağlı olmadığı gibi,
Dünyadaki yaşam süreci, ölümü ve kefene sarılıp mezara gömülmesi de insanın isteğine bağlı değildir. Şiddetli sancı çeken hastalar, işkence gören tutuklular ve itilip kakılan yaşlılar, ölmek isteselerde ölemedikleri gibi intihara teşebbüs edenler ve suikaste uğrayanlar da Allah’ın izni olmadan ölmez ve öldürülemezler. Çünkü ölüm, vakti Allah tarafından takdir edilmiş ve Levh-i Mahfûz’a kaydedilmiş kesin bir yazıdır.
“Son anda kurtuldu, şansı yardım etti ya da kıl payı kurtuldu” gibi sözler, İslâmî açıdan geçersizdir. Çünkü insanın hayâtı kesinlikle şans, rastlantı ve kıl payı gibi hayâli kavramlara değil, doğrudan Yüce Allah’ın takdirine bağlıdır. Bu nedenle eceli gelmeyen bir kimse ölmez ve öldürülemez.
Ya eceli gelenler?
Yüce Allah buyuruyor:
(Ya Muhammed!) De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm varya, o sizi kesinlikle bulacaktır. Sonra gizliyi de, açığı da bilene (Allah’a) döndürüleceksiniz. (Cuma - 8)
Takdir edilen eceli gelenler, özel uçakları ve özel yatları ile okyanus ötesi ülkelere kaçsalar, dünyanın en modern hastanelerinde ve en ünlü doktorların gözetimi altında olsalar bile, ölüm meleği Azrâil onları bulur ve tatlı canlarını alır.
Yüce yüce kaçsan bile,
Gökyüzünde uçsan bile,
Deniz, derya aşsan bile,
Ölüm seni bulur yine!
Nereye gitsem ecelde gider,
Elinden kaçamam peşimde gezer,
Ömrüm tükenince önüme geçer,
Ondan kurtulan var mı? (Yunus Emre)
Yüce Allah buyuruyor:
Nerede olursanız olun, hatta en sağlam ve en güzel korunan kaleler de bile olsanız, ölüm size ulaşır. (Nisâ - 78)
Bilim ve teknolojide küresel üne sahip olanlar, gökdelenlerde oturanlar, dünyanın en güçlü ordularını komuta edenler ve devletin en üst makamında oturanlar,
Takdir edilen ecelleri geldiği an, kurşun geçirmez zırhlı araçlarda da olsalar ve en sıkı şekilde koruma altına alınsalar da hiçbir güç ölümü erteleyemez ve Azrâil’in gelişini engelleyemez. Çünkü ölüm meleği Azrâil, uzayın çok ötelerinden yeryüzündeki insanların nefes alıp vermelerini izler ve sayılı nefesi tükenenlerin tatlı canını alıp gider.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Hasta olmadan önce sağlığının ve ölüm gelmeden önce hayâtının kıymetini bil! (Buhârî - Tirmizî)
Ölüm meleği Azrâil aniden karşımıza dikilince, “şimdi git, sonra gel” diyemeyeceğimize göre, elimizde tek seçeneğimiz var. Hastalık gelmeden önce sağlığımızın ve ölüm gelmeden önce hayâtımızın kıymetini bilelim ve tüm gücümüzle ölümden sonrası için gereken hazırlığı yapalım. Çünkü istisnası (ayrıcalığı) olmayan tek şey ölümdür.
Yüce Allah buyuruyor.
(Ya Muhammed!) Biz, senden önce de (dünyada) hiçbir insana ebedî hayat vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar? (Enbiya - 34)
İnsanın âhiret âlemine geçişi için ölmesi ve yeniden diriltilip cennete girmesi için de kıyâmetin kopması gerektiğinden, Yüce Allah önceki insanlara bu fâni dünyada ebedî hayat vermediği gibi, çok sevdiği Peygamberimize de vermedi ve Peygamberimizin ölmesini bekleyen kâfirler için “(Ya Muhammed!) Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar?” buyurdu.
Bir Allah dostuna “İnsanlar neden ölüyor?” diye sormuşlar. “Doğdukları için ölüyorlar” demiş.
Yani başlangıcı olan her şeyin, doğal olarak sonunun da olacağını vurgulamak istemiş.
Yüce Allah buyuruyor:
Her nefis ölümü tadacaktır. Bir deneme olarak sizi şer ile de hayır ile de sınıyoruz. Ve siz (sonunda) ancak bize döndürüleceksiniz. (Enbiyâ - 35)
Hayat inişli, çıkışlı bir maraton yarışı, dünya ise âhiretin sınav salonudur. Dünyaya gelen her insan kendini bu yarışta bulur ve sınavı kazananlar âhiret âleminde mutlu olur. Ölüm, ayrım yapmadan herkesin başına geldiği gibi imtihan da ayrım yapmadan en üst makamlarda oturanların da başına gelir ve telefonları şer için de hayır için de çalabilir. Sayılı nefesler tükenince hayat ölümle noktalanır ve insan kendini kabirde bulur.
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
ÖLÜM KONULU SOHBETİMİZ
Comments