Yüce Allah buyuruyor:
(Ey mü'minler!) Sizden (insanları) hayra davet edip, emr-i bi'lma'rûf ve nehy-i ani'l-münker yapan bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler de onlardır. (ÂI-i İmran - 104 )
Dünya ile ay, güneş, yıldızlar ve galaksiler arası denge-düzenin korunması, çekim kanununa bağlı olduğu gibi,
Toplumlar arası denge-düzenin korunması da, hak dinlerdeki İlâhi kuralların düzenli bir şekilde yaşanması, uygulanması ve gelecek kuşaklara doğru olarak aktarılmasına bağlıdır.
Çünkü durgun sular zamanla bozulduğu gibi, yaşanmayan, uygulanmayan ve gelecek kuşaklara doğru olarak aktarılmayan dinler de zamanla bozulup yozlaşır, hurâfeler, bid'atlar karışır ve hak din olma özelliğini yitirir.
Hak dinden yoksun toplumlar inanç duygularını tatmin etmek için gerçi hurâfelere, bid'atlere ve sapık ideolojilere din gibi sarılır ama mânevîyattan yoksun oldukları için bunalıma girip birbirine saldırır ve terör, kaos, kargaşa derken toplumsal dengeler bozulur.
Değerli okurlarım!
İslâm son hak din olduğundan ve İslâm'ın sonu, insanlığın sonu olacağından, gelin hep birlikte dinimizin mânevî sigortası olan emr-i bi'l- ma’rûf'a sarılalım, yani insanları İslâm'a davet edip İlâhi emirleri tavsiye edelim ve günahlardan sakındırmaya çalışalım!..
Çünkü Yüce Allah,
"Sizden (insanları) hayra davet edip, emr-i bi'l-ma'rûf ve nehy-i ani'lmünker yapan bir topluluk bulunsun" buyuruyor.
Yüce Allah'ın bu emri gereği, insanları hayra (İslâm'a) davet edip, emr-i bi'l-ma'rûf (İlâhi emirleri tavsiye) ve nehy-i ani'l-münker yapmak (günahları engellemeye çalışmak), müslümanların üzerine farz-ı kifâyedir. Bu nedenle her ülkede ve her toplumda yeteri kadar müslümanın bu görevi gönüllü olarak ve Allah rızası için yapması farzdır. Aksi halde yeryüzündeki bütün müslümanlar sorumlu ve günahkâr olur.
Emr-i ma’rûf yapanlara gelince!
Yüce Allah "işte kurtuluşa erenler de onlardır" buyuruyor. İşinden, eşinden vakit ayıranlar, elini taşın altına koyanlar ve her çeşit olumsuz tepkileri göğüsleyip insanları İslâm'a davet edenler ve İlâhi emirleri tavsiye edip günahları engellemeye çalışanlar, kesinlikle cehennemden kurtulup o güzelim cennete girecek ve orada ebedî mutlu yaşayacaklar.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Ya ma'rûfu (İlâhi emirleri) tavsiye edip, münkeri (günahları) engellemeye çalışırsınız ya da Allah en şerlinizi (iktidara getirip) başınıza belâ eder. Sonra iyileriniz bu belânın (zulmün, baskının) kalkması için dua etse de, kabul olunmaz! (Taberânî - Bezzar)
Öz yurdumuzda özgürce yaşamak, aşağılanıp kamusal alanlardan dışlanmamak ve insanların en şerlilerinin iktidara gelmesini önlemek için,
Aile yuvamızdan ve en yakınlarımızdan başlayıp, elimizin erdiği ve gücümüzün yettiği her yere ulaşmaya çalışalım. Ayrıca kitap, kaset, cd, cep telefonu, internet, radyo ve televizyon gibi çağın yaygın iletişim araçlarından yararlanıp tüm dünyaya, son hak din olan İslâm'ın güzelliklerini anlatmaya çalışalım.
Namaz, oruç gibi temel ibâdetlerin terk edildiği, alkol, fuhuş gibi haramların açıkça işlendiği ve kadınların yatak kıyâfeti ile dışarıda dolaştığı bu ortamda, hiç kuşkusuz farzlardan sonra en üstün ibâdet İlâhi emirleri tavsiye etmek ve günahları önlemeye çalışmaktır.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Sizden kim bir münker (açıkça günah işlendiğini) görürse, onu eli ile düzeltsin (engel olsun). Eğer eli ile düzeltmeye gücü yetmezse, dili ile düzeltsin. Eğer dili ile düzeltmeye de gücü yetmezse kalbi ile (tepki göstererek) düzeltsin. İşte bu îmanın en zayıf derecesidir. (Müslim - Tirmizî)
Peygamberimiz (s.a.v.): "Sizden kim bir münker (açıkça günah işlendiğini) görürse" buyurduğu için evinde oturan ve iş yerinde çalışanlar, dışarıda açıkça işlenen günahlardan sorumlu olmazlar. Ancak açıkça günah işlenen bir yerde bulunanlar, ya elleri ya da dilleri ile işlenen günahlara engel olamazlarsa, kalben tepki gösterip ve öfkelenip derhal oradan uzaklaşmaları gerekir. Aksi halde işlenen günaha ortak olur ve âhirette çok pişman olurlar.
Kadınlar da emr-i ma’rûf yapabilir mi?
Yüce Allah buyuruyor:
Mü'min erkekler ve mü'mine kadınlar birbirlerinin velileridir. (Bu nedenle) ma’rûfu emreder ve münkeri men eder (engellerler). (Tevbe - 71 )
Irkı, rengi ve dili ne olursa olsun, aynı inancı paylaşan mü'minler birbirinin velisi, dostu, yardımcısı ve din kardeşidir. Bu nedenle ister erkek, ister kadın olsun bütün mü'minler birbirlerine ma’rûfu (İlâhi emirleri) tavsiye eder ve münkeri (günahları) engellemeye çalışırlar.
Bu âyet-i kerimede açıkça belirtildiği gibi aralarında erkek-kadın ayrımı olmadan herkes emr-i ma'rûf yapabilir. Çünkü emr-i ma'rûf yapmak yani İlâhi emirleri ve yasakları hatırlatmak, din kardeşliğinin gereği ve îmanın alâmetidir.
Ancak! Emr-i ma’rûf ve nehy-i anil münker yapanların kesinlikle bilmedikleri konulara ve ayrıntılara girmemeleri şarttır. Çünkü bilmediği konulara girenler, yalan yanlış hikâyeleri, hurâfeleri ve uydurma bid'atları din adına tavsiye etmeye kalkışanlar, hakkı tavsiye edeyim derken bâtılı tavsiye edip insanları din'den uzaklaştırır ve kendileri de büyük günaha girerler.
Yüce Allah'ın "Sizden (insanları) hayra davet edip, emr-i ma’rûf ve nehy-i anil-münker yapan bir topluluk olsun" emrini yerine getirmek ve âhirette kurtuluşa erenlerden olmak için,
Ya güvenilir fıkıh kitaplarından okuyup anlayabildiklerimizi ya da İslâmî yaşantısı ile sözüne güvenilir din âlimlerinden dinleyip öğrendiklerimizi aktarmakla yetinelim, ayrıntılara girmeyelim!
Hastaneye getirilen ağır yaralı ve kanamalı bir hastanın, öncelikle kan kaybının önlendiği ve sonra en önemli hayâti organlarından tedavisine başlandığı gibi,
Bizler de öncelikle açıkça işlenen büyük günahları önlemeye çalışalım ve sonra namaz gibi en önemli farzlardan başlayıp İlâhi emirleri tavsiye etmeye çalışalım.
***
Ahmet Tomor Hocafendi
EMRİ BİL MARUF NEHYİ ANİL MÜNKER KONULU SOHBETİMİZ
Comments