Yüce Allah buyuruyor:
Gaybın anahtarları (gizli şifreler) O’nun (Allah’ın) katındadır. Onları O’ndan başka hiç kimse bilemez. Karada ve denizde ne varsa (hepsini) O bilir. O’nun bilgisi dışında bir yaprak düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane (tohum), yaş ve kuru ne varsa hepsi mutlaka apaçık bir kitap’ta (Levh-i Mahfûz’da yazılı)dır. (En’âm - 59)
İnsanların bilgi, gözlem ve deneyimlerinin dışında kalan gizli bilgilere gayb denir. Gaybın anahtarları yani gizli bilgiler, şifreler Allah katındadır ve bunların hepsi Levh-i Mahfuz’da yazılıdır.
Peygamberler gaybı bilir mi?
Yüce Allah buyuruyor:
(Ya Muhammed!) De ki: Ben size, Allah’ın hazineleri benim yanımdadır demiyorum. Ben (kendiliğimden) gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben ancak bana vahyolunan (Kur’an) a uyarım. (En’âm - 50)
Yerdeki ve göklerdeki hazineler Allah’ındır. Çünkü mülk, egemenlik O’nundur ve O’ndan başka ilâh yoktur. Hiçbir varlık peygamber de olsa, Allah’ın vahiy yoluyla bildirdiği gaybın (gizli sırların) dışında kendiliğinden gizli şeyleri bilemez. Peygamberler melek olmayıp insan oldukları için yerler, içerler, havayı solurlar, evlenirler, yaşlanırlar, hastalanırlar ve ölürler.
Peygamberlere gayb ile ilgili bazı bilgiler verilir mi?
Yüce Allah buyuruyor:
Gaybı bilen (ancak) O’dur. Gaybı (gizli sırları) kimseye bildirmez. Ancak seçtiği peygamberler bunun dışındadır. (Cin - 26 - 27)
Îmanın temel ilkeleri gayb, (görmeden inanma) ilkesine bağlı olduğundan, Allah gizli sırları kimseye bildirmez. Ancak ümmetlerine karşı mucize olmak üzere seçtiği peygamberlerine bazı sırları bildirir. İşte peygamberler sadece bunları bilir, bunun dışındaki gizli sırları kesinlikle bilemezler.
Hz. Yakub peygamber olduğu halde çok sevdiği yavrusu Hz. Yusuf’un yakınındaki bir kuyuda olduğunu bilemediği için yıllarca ağlayıp gözleri kör olmuştu.
Bir sefer dönüşü Peygamberimizin devesi kaybolmuştu. Evliyalardan kat kat üstün olan sahabeler etrafı aradıkları halde deveyi bulamayınca, münafıklar ileri geri konuşmaya başladılar. Bunun üzerine Yüce Allah Hz. Cebrâil’i gönderdi ve devenin yerini haber verdi. Bu olay üzerine,
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Bana vahiy olunmayan konularda, ben de sizden biriniz gibiyim. (Taberânî)
Cinler de gaybı bilemez mi?
Yüce Allah buyuruyor:
O’nun (Süleyman’ın) ölümüne hükmettiğimiz zaman, o’nun öldüğünü ancak (dayandığı) değneği yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Değnek kırılıp, cansız bedeni) yere yıkılınca (öldüğü) ortaya çıktı. Eğer cinler gaybı bilselerdi, aşağılayıcı o ağır işte çalışmazlardı. (Sebe - 14)
Hz. Süleyman camlı köşkünde bir değneğe dayanıp cinlerin çalışmasını izlerken, Azrâil (a.s.) canını aldı ve Hz. Süleyman’ın cansız bedeni değneğe dayalı olarak ayakta kaldı. Hz. Süleyman’dan aşırı derecede korkan cinler, O’nun öldüğünü bilemedikleri için ağır koşullardaki işlerine devam ettiler. İlâhi irâdenin gereği bir ağaç kurdunun aylarca değneği kemirmesi ve değneğin kırılıp Hz. Süleyman’ın yere düşmesi ile O’nun öldüğünü anlayan cinler, derhal işlerini bırakıp kaçıştılar.
Karşılarındaki Hz. Süleyman’ın öldüğünü bilmeyen ve bu nedenle aylarca ağır koşullarda çalışan cinlerin, gizli şeyleri bildiğine inanmak saflığın da ötesinde çılgınlık ve dînî açıdan sapıklıktır.
Ya cinci, bakıcı ve medyum denilen sapıklar?
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kim arraf ya da kâhine gitse ve onun sözlerine inansa, Muhammed’e indirileni (Kur’an’ı) inkâr etmiş olur. (Hâkim - Ahmed İbni Hanbel)
Çalınan ve kaybolan şeyleri bildiğini söyleyen sapıklara arraf ve gelecekle ilgili şeyleri bil diğini söyleyen falcı, bakıcı ve medyun denilen sapıklara da kâhin denir. Sevgili Peygamberimiz yasakladığı halde, onlara giden ve sözlerine inanlara da sapık ve günahkâr denir.
***
Ahmet Tomor Hocafendi
İLGİLİ VİDEO KLİBİMİZ
Comments