2770759
top of page
Yazarın fotoğrafıAhmet Tomor Hocaefendi

GIYBET HARAMDIR

Güncelleme tarihi: 21 Eyl 2021

Yüce Allah buyuruyor:

Ey îman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü zannın bazısı (kötü zan) günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Birileriniz diğerlerini arkasından çekiştirmesin (dedikodu yapmasın). Sizden biriniz ölmüş (din) kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte bundan iğrendiniz. Allah’tan korkun. Kuşkusuz Allah tevbeleri kabul edendir, çok merhametlidir. (Hucûrat - 12)

Zîna genelde göz ile başladığı gibi gıybet de kötü zan ile başladığından, Yüce Allah “Zînaya yaklaşmayın” buyurduğu gibi, “Zannın çoğundan sakının” diye bizi uyarıyor ve “Çünkü zannın bazısı (kötü zan) günahtır” buyuruyor.


Zan ne demektir?

Kesin kanıtlara dayanmayan görüş ve tahminlere zan denir. Her şeyin güzeli sevap ve kötüsü günah olduğu gibi, zannın da güzeli sevap ve kötüsü günahtır. Örneğin, Allah yolundaki bir müslüman hakkında güzel zanlarda bulunmak sevap ve kötü zanlarda bulunmak günahtır.

Diğer yandan gıybetin kökeni kötü zanna dayandığı gibi, kötü zannın kökeni de başkalarının kusurlarını araştırmaya dayandığından, Yüce Allah “Birbirinizin kusurunu araştırmayın” buyurarak gıybete neden olan bütün kapıları kapatıyor.


Gıybet nedir?

Ebû Hureyre radıyallahu anhü diyor ki:

Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu: “Gıybet nedir, bilir misiniz?” (Sahabeler) Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dediler.

(Bunun üzerine) Peygamberimiz (s.a.v.): “Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şeyle (arkasından) anmandırbuyurdu.

Denildi ki: Söylediğim şey (gerçekten) o kardeşimde varsa, ne dersiniz?

Peygamberimiz: “Söylediğin şey (ayıp, kusur) eğer onda varsa, gıybet ettin, eğer yoksa bühtan (iftira) ettin” buyurdu. (Müslim - Tirmizî- Ebû Dâvûd)

Söylediğimiz sözler ve eleştiriler gerçek de olsa, bir müslüman kardeşimizi arkasından hoşlanmayacağı sözlerle anmamıza gıybet denir. Eğer sözlerimiz ve eleştirilerimiz yalan ve gerçek dışı ise bühtan (iftira) denir. Bühtanın günahı gıybetten çok daha büyük ve tevbesi daha güçtür.

Ben gerçeği söylüyorum. Gereğinde yüzüne karşı da söylerim gibi kabaca davranışlar, gıybet yasağını hafife alma anlamına geldiğinden, îman açısından tehlikeli ve tevbesi daha güçtür.

Gıybetin çirkinliğini, iğrençliğini ve korkunç boyutlarını algılayabilmemiz için Yüce Allah “Sizden biriniz ölmüş (din) kardeşinin etini yemeyi sever mi? Tabii ki sevmezsiniz. İşte bundan iğrendiniz” o halde “Allah’tan korkun” kesinlikle gıybet yapmayın ve yaptıklarınız için derhal tevbe edin. Çünkü “Kuşkusuz Allah tevbeleri kabul edendir, çok merhametlidir.” buyuruyor.


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Gıybetin keffareti (tevbesi), gıybetini yaptığın kimse için istiğfar etmendir. (Menâvî)

Gıybet yapan kimsenin, öncelikle gıybetini yaptığı kişi ya da kişileri arayıp bulması ve onlardan helâllik alması gerekir. Eğer onlara ulaşamaz ve helâllik alamazsa, gıybetini yaptığı kişiler için şöyle istiğfar eder. “Allahüm’mağfir liy ve limen iğteb’tühü” (Allahım! Beni de, gıybet ettiğim kişiyi de af ve mağfiret eyle).

Gıybetini yaptığımız kişileri arayıp bulmamız ve onlardan helâllik almamız, gerçekten çok güçtür. Bu nedenle en iyisi hiç kimsenin gıybetini yapmayalım, kendi ayıplarımıza, kusurlarımıza bakalım ve günahlarımızdan arınmaya çalışalım.

Aksi halde;

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

“Miraca çıkarıldığımda bakırdan tırnakları ile yüzlerini ve göğüslerini tırmala (yıp parçala) yan bir topluluğun yanından geçtim. “Ya Cebrâil Bunlar kimlerdir?” diye sordum” (Cebrâil): “Bunlar (gıybet edip) insanların elini yiyen, şeref ve namusları ile oynayanlardır” dedi. (Ebû Dâvûd)

Dünyada gıybet edenler, insanların namus ve onuru ile oynayanlar, âhiret âleminde o korkunç cehenneme atılacak ve orada günahlarından arınıncaya kadar bakıra dönüşen keskin tırnakları ile yüzlerini, göğüslerini tırmalayıp parçalayacaklar.


Gıybet edilen yerden uzaklaşmak

Yüce Allah buyuruyor:

Onlar (mü’minler) uygunsuz çirkin söz işittikleri zaman, oradan uzaklaşırlar. (Kasas - 55)

Gıybet yapmak haram olduğu gibi yapılan gıybetleri dinlemek ve gıybet yapılan yerde bulunmak da haramdır. Bu tür olumsuzluklarla karşılaşan müslümanların ya gıybetin yapılmasına engel olmaları ya gıybeti yapılan müslümanları savunmaları ya da gıybet yapılan yerden uzaklaşmaları zorunludur. Aksi halde gıybet yapanların günahına ortak olur ve cezasını çekerler.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Kim (bir din) kardeşinin namus ve onurunu, onu gıybet edenlere karşı savunursa, Allah da kıyâmet günü o kimseyi cehennem ateşinden korur. (Tirmizî)

İtbân bin Mâlik radıyallahu anhü diyor ki:

Bir kimse Peygamberimizin yanında Mâlik bin Duhşûm hakkında,

“O Allah ve Resûlünü sevmeyen bir münafıktır” dedi. Bunun üzerine, Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:

Öyle deme! Görmüyor musun o, Allah’ın rızasını dileyip “Lâ ilâhe illâllah” diyor.” (Buhârî-Müslim)

Peygamberimiz (s.a.v.), gıybet edilen Mâlik bin Duhşûm’u savundu ve onun Allah’ın rızasını dileyerek ihlâs ile “Lâ ilâhe illâllah” dediğini ve gerçek mü’minlerden olduğunu söyledi.

Ancak! Gıybet yapmanın da bazı istisnaları vardır. Şöyle ki;

Dışarıda yarı çıplak dolaşıp açıkça günah işleyenlere ve beş vakit namaz gibi kesin farzları sürekli terk edenlere fâsık denir. Fâsıkların açıkça işledikleri günahları ve kötülükleri aynen söylemek, günah değil hatta bazen sevaptır.

Âişe radıyallahu anha diyor ki:

Bir adam Peygamberimiz (s.a.v.)’in yanına girmek için izin istedi.

Peygamberimiz (s.a.v.):

“Kabilesinin en kötü adamıdır ama ona izin verin (gelsin) buyurdu. (Buhârî - Müslim)

Peygamberimiz (s.a.v.), gelen kimsenin şerrinden korunmaları için önce müslümanları uyardı, sonra o kimseyi uyarmak ve İlâhi emirleri tebliğ etmek için içeri girmesine izin verdi.

Hırsız, dolandırıcı, sahtekâr, yalancı, ara bozucu, ırz düşmanı, fahişe, alkol ve uyuşturucu bağımlısı gibi fâsıkların şerlerinden müslümanları korumak için bu tür kimselerin yaptıkları kötülükleri aynen söylemek günah değil sevaptır.

İstişâre yapılan (danışılan) kimsenin de, bildiklerini açıkça söylemesi günah değildir.

Fâtıma Binti Kays radıyallahu anha diyor ki:

Ben Peygamberimiz (s.a.v.)’in yanına geldim, Ebû’l-Cehm ve Muâviye benimle evlenmek istiyorlar (ne buyurursunuz?) dedim.

Peygamberimiz (s.a.v.):

“Muâviye, malı olmayan yoksul bir kişidir (ev bakamaz). Ebû’l-Cehm ise, sopasını omzundan indirmez (eşini çok döver) buyurdu. (Buhârî - Müslim)

Peygamberimiz evlilik konusunda kendisine danışan Fâtıma Binti Kays’a Muâviye ve Ebû’l Cehm hakkındaki görüşlerini aynen söyledi.

İster evlilik, ister başka konularda olsun kendilerine danışılan kimseler, ya bildiklerini açıkça ve dosdoğru söylemeli ya da kendileri açısından bir sakınca varsa, susma haklarını kullanmalıdır.

Ara bozma ya da gıybet yapma korkusu ile gerçekleri gizleyip yanlış bilgiler vermek, kendisine danışan din kardeşini aldatma anlamına geldiğinden günahtır.


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Kıyâmete yakın âbidler (ibâdet edenler) câhil ve âlimler fâsık olacak. (Hâkim)

Kıyâmete yakın farzları, sünnetleri bilmeyen câhil sofular ortaya çıkacak ve bunların bir kısmı din diye uydurma bid’atlere sarılırken, diğer bir kısmı da cihad adı altında karanlık güçler tarafından kanlı eylemlerde kullanılacaklar.

Diğer yandan kendilerine din adamı ya da ilâhiyatçı denilen, ancak amaç, inanç ve yaşantıları İslâm’la örtüşmeyen bazı fâsıklar da, İslâm karşıtlığını ilke edinen kanallarda din adına kendi sapık görüşlerini ve İslâm dışı yaşantılarını yaygınlaştırmaya çalışacaklarından,

Bu tür art niyetli sapıkların İslâm dışı yaşantılarını, inanç ve amaçlarını anlatmak, yani gıybetlerini yapmak günah değil sevap, hatta farzdır.


Bu nedenle Peygamberimiz (s.a.v.):

“Her âlimin meclisinde oturmayın, onların sohbetini dinlemeyin.” (Ebû Nuaym)

Diye bizi uyarıyor, onlardan sakınmamızı ve din kardeşlerimizi uyarmamızı özellikle vurguluyor.

***

Ahmet Tomor Hocaendi


KÖTÜ ZAN, GIYBET VE TECESSÜS KONULU SOHBETİMİZ



23 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

GÜNEŞ

Comments


bottom of page