Hidâyet, dosdoğru ve nurlu yol demektir. Bu yolun ideolojisi İslâm, anayasası Kur’an, lideri Hz. Muhammed ve sonu cennettir. Dalâlet ise sapık ve karanlık yol demektir. Bu yolun ideolojisi sapık inançlar, anayasası din karşıtı sistemler, liderleri cin ve insan şeytanları ve sonu cehennemdir.
Yüce Allah buyuruyor:
Hak’tan sonra sapıklıktan başka ne var ki? (Yûnus - 32)
Hak’tan sonra sapıklıktan ve cennetten sonra cehennemden başka gidilecek bir yer olmadığı için Allah’a inanan ve beş vakit namazı düzenli bir şekilde kılan gerçek mü’minler, namazın her rek’atın da yani günde tam kırk defa,
“Bizi doğru yola ulaştır. Kendilerine (mânevî) nimet verdiklerinin yoluna; gazabına uğrayanların ve dalâlette (sapıklıkta) kalanların yoluna değil!” (Fâtiha - 6 - 7) “Amin” (duamızı kabul et) diye, âlemlerin Rabbi olan Allah’a cân-ı gönülden yalvarırlar.
Allah’ın kendilerine mânevî nimetler verdiği kullar kimlerdir?
Yüce Allah buyuruyor:
Kim Allah’a ve Resûl’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine (mânevî) nimetler verdiği peygamberler, sıddıklar, şehitler ve sâlihler (evliyalar) ile beraber olacaklar. Bunlar ne güzel arkadaştır. (Nisâ - 69)
Yüce Allah’ın seçkin kulları olan peygamberler, sıddıklar, şehitler ve sâlihlerle arkadaş olmak ve cennette sürekli birlikte yaşamak, gerçekten hayâllerin ötesinde ne güzel bir şey!
Peki, bunun bir bedeli yok mu?
Tabii ki var. Bu geçici dünyada nefsi, şeytanı ve çevreyi aşıp Yüc e Allah’ın ve Resûlünün (Peygamberimizin) emirlerine itaat etmek ve yasaklarından sakınmak!
Yüce Allah buyuruyor:
(Ya Muhammed!) De ki: Ey insanlar! Size Rabbinizden hak (Kur’an) geldi. Artık kim (Kur’an’a uyup) hidâyete ererse, gerçekte kendi yararına hidâyete ermiş olur. Kim de (Kur’an’dan kopup) dalâlete düşerse, o da ancak kendi aleyhine dalâlete düşmüş olur. Ben sizin üzerinize vekîl (gözcü, kollayıcı) değilim. (Yûnus - 108)
Kim Yüce Rabbimizden gelen hak yani Kur’an doğrultusunda yaşayıp hidâyete ererse, kuşkusuz sadece kendi yararına hidâyete ermiş olur. Çünkü dünyada gönlü ruhsal huzura kavuşup mutlu olur, âhirette de cehennemin ateşinden kurtulur ve o güzelim cennete kavuşur. Kim de Kur’an’dan kopup dalâlet çukurlarına düşerse, o da sadece kendisine yazık etmiş olur. Çünkü dünyada ruhsal bunalıma düşüp gönlü daralır ve âhirette de o korkunç cehenneme atılır.
Yüce Allah buyuruyor:
Allah (güzel davranışından dolayı) kime hidâyet etmek dilerse, onun göğsü (gönlü) nü İslâm’a açar. Kimi de (kötü davranışından dolayı) dalâlette bırakmak isterse, sanki göğe çıkıyormuş gibi onun göğsü (gönlü) nü de daraltır. (En’âm - 125)
İşte hidâyetle dalâletin dünyada huzur ve sıkıntı şeklinde gönüllere yansıması! Hidâyete erenlerin gönülleri İslâmî yaşantılarla nurlanıp genişlerken ve ruhsal huzura kavuşup mutlu olurken, dalâlette kalanlar da sanki göğe, (yüksek dağların zirvelerine) tırmanıyormuş gibi bitkinlik, bıkkınlık ve nefes darlığından kalpleri yorulur ve gönülleri daralır.
Yüce Allah buyuruyor:
Kim benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, kuşkusuz onun için (dünyada) sıkıntılı bir hayat (kabirde azap) vardır ve kıyâmet günü onu kör olarak haşrederiz. (Tâ hâ - 124)
İslâm karşıtı sapık ideolojileri savunanların ve çağdaşlık taslayıp çırılçıplak soyunanların dünyaları, gönül darlığı, sıkıntı ve ruhsal bunalımlarla geçer. Kabir azabı ile başlayan âhiret sıkıntıları cehennemle noktalanır ve dünyada gerçekleri görmedikleri için kör olarak mahşer yerine getirilirler.
İşte bu duruma düşmemek için Rabbimize çok dua edelim ve aşağıdaki âyet-i çok okuyalım!
Yüce Allah buyuruyor:
Ey Rabbimiz! Bize hidâyet ettikten sonra kalplerimizi (haktan) kaydırma. Bize yüce katından rahmet lütfeyle. Çünkü bağışı en bol olan ancak sensin. (Âl-i İmran - 8)
Yüce Allah buyuruyor:
Allah kime hidâyet ederse, artık onu saptıracak (kimse) yoktur. Allah sınırsız güç sahibi ve (sapıklardan) intikam alıcı değil midir? (Zümer - 37)
Hidâyetten yoksun olan kadınlar çağdaşlık adı altında çırılçıplak soyunurken, Allah’ın hidâyet ettiği kadınlar, yazın en sıcak günlerinde bile başlarını açmazlar. Hidâyetten yoksun olan gençler, alkol ve uyuşturucu alıp futbol sahalarında “gool!” diye bağırırken ve birbirlerine küfürler savururken, Allah’ın hidâyet ettiği gençler câmilerde “Allahu Ekber” diye secdeye kapanır ve namazdan sonra da birbirleriyle samimi bir şekilde selâmlaşıp musafaha ederler.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Ancak atalarımızın “Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az” sözünü uygulayıp bunlarla yetinelim ve bizlere hidâyet etmesi için Yüce Rabbimize çok dua edelim.
***
Ahmet Tomor Hocafendi
İMANIN KORUNMASI KONULU SOHBETİMİZ
Comments