Yüce Allah buyuruyor:
İmran’ın eşi (Meryem’in annesi Hanne): “Rabbim! Karnımdakini (Meryem’i Beyt-i Makdis’e hizmet etmesi için) hür bir kul olarak sana adadım, benden bunu kabul et. Kuşkusuz sen, her şeyi işiten, her şeyi bilensin. (ÂI-i İmran - 35)
Annesi Hanne tarafından hizmet ve ibâdet etmek üzere Beyt-i Makdis’e (Mescid-i Aksa’ya) hibe edilen Hz. Meryem’in çocukluğu, teyzesinin kocası Hz. Zekeriyya’nın gözetiminde ibâdetle geçti.
Ergenlik çağına gelince, âdet günlerinde teyzesinin yanında kalıyor ve âdetinden temizlenince tekrar Beyt-i Makdis’e geliyordu.
Yüce Allah buyuruyor:
(Ya Muhammed!) Kitab (Kur’an) da Meryem’i de an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti. Onlarla kendi arasına bir perde çekti. Biz de ona ruhumuzu (Cebrâil’i) gönderdik. (Cebrâil) ona, düzgün (yakışıklı) bir insan şeklinde göründü. (Meryem - 16 - 17)
Soğuk bir günde âdetinden temizlenen Hz. Meryem, yıkanmak için doğu tarafına doğru gitti ve yıkanacağı yeri bir örtü ile kapattı. Tam yıkanacağı anda fiziksel açıdan çok yakışıklı bir genç (Cebrâil) karşısında beliriverdi. Bir anda korkudan şok olan Hz. Meryem,
“Ben senden, Rahman (olan Allah) a sığınırım. Eğer günahtan sakınan bir kimse isen (bana yaklaşma)” dedi. Bunun üzerine Hz. Cebrâil, “Ben sana tertemiz bir çocuk hibe etmem için Rabbimin gönderdiği bir elçiyim” dedi. (Meryem - 18 - 19)
Karşısındaki gencin Hz. Cebrâil olduğuna gönlü inanan ve kendisine bir erkek çocuk hibe etmek (buna sebep olmak) için Yüce Allah tarafından gönderildiğini öğrenen Hz. Meryem,
“Bana bir insan (erkek) dokunmadığı ve ben kötü yolda olmadığım halde, benim nasıl bir oğlum olur?” dedi. (Cebrâil:) “Dediğin gibidir ama; Rabbin buyurdu ki: O bana göre çok kolaydır. Çünkü biz onu (İsa’yı) insanlar için bir ibret ve tarafımızdan bir rahmet kılacağız. Hem bu iş (ezelde) takdir olup kesinleşmiş bir hükümdür” dedi. (Meryem - 20 - 21)
Henüz on üç yaşlarında çok genç ve bakire bir kız olan Hz. Meryem, bir şoktan kurtulmadan daha büyük bir şoka girmişti. Çünkü kendisine gerek meşru ve gerek gayr-i meşru şekilde hiçbir erkek eli dokunmadığı ve bakire olduğu halde nasıl çocuğu olurdu ki!
Yüce Allah’ın koymuş olduğu üreme kanununa göre Hz. Meryem’in, “Benim nasıl bir oğlum olur?” sözü doğru ve bütün canlılar bu kanuna uyma zorunluluğunda idi ama göklerin ve yerin tek egemeni olan Yüce Allah, bu kanuna uyma zorunluluğunda değildi ki!
Bu nedenle Hz. Cebrâil: “Dediğin gibidir (sözün doğrudur) ama Rabbin buyurdu ki: O bana göre çok kolaydır. Çünkü biz onu (İsa’yı) insanlar için bir ibret ve tarafımızdan bir rahmet kılacağız. Hem bu iş (İsa’nın babasız doğması) takdir olup kesinlenmiş bir hükümdür” dedi.
Hz. Meryem’in şaşkınlığı devam ederken, Cebrâil (a.s.) onun yakasından ya da eteği altından üfleyiverdi. İpek böceğinin ağzından çıkan sıvı salgılar hava ile temas edince, sertleşip incecik tel şeklinde ipeğe dönüştüğü gibi,
Kutsal ruh denilen Hz. Cebrâil’in kutsal nefesi de havadaki gazlarla temas edince, belki de erkek üreme hücresine dönüştü ve Hz. Meryem,
Ona hamile kaldı ve onunla (karnındaki yavrusu ile) uzak bir yere çekildi. (Sonra) doğum sancısı onu (kuru) bir hurma ağacına (yaslanmaya) yönlendirdi. “Ah keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim” dedi. (Meryem - 22 - 23)
Bakire bir kız olduğu için hamileliğini gizleyen ve insanlardan çekinen Hz. Meryem, doğum sancıları başlayınca Kudüs’e 10 km. uzaklıktaki Beyt-i Lahm’a gitti ve kuru bir hurma ağacına yaslandı.
Doğum sancısı şiddetlenince ağaca sarılıp “Ah keşke bu olaylar başıma gelmeden önce ölseydim de, unutulup gitseydim” dedi. Evet, öyle dedi ama onun dediği değil Allah’ın takdiri oldu ve Hz. Meryem henüz on üç yaşlarında çok genç, deneyimsiz bakire bir kız olduğu ve yanında hiç kimse bulunmadığı halde, Allah’ın izni ile Hz. İsa’yı doğurdu.
Yüce Allah buyuruyor:
Alt tarafından (Cebrâil) ona şöyle seslendi: “Üzülme! Rabbin senin alt yanında bir su arkı (derecik) meydana getirdi. Hurma ağacının dalını da kendine doğru silkele, önüne taze hurmalar dökülsün.” (Meryem - 24 - 25)
Hz. Meryem o şifâlı sudan kana kana içince ve önüne dökülen taze hurmaları yiyince, şokun etkisinden kurtuldu ve aklı başına geldi. Sonra yavrusunu kucağına alıp Kudüs’e döndü.
] ] ]
Hz. İsa hakkında yahudilerin görüşü
Çocukluğu Beyt-i Makdis’de ve Hz. Zekeriyya’nın gözetiminde ibâdetle geçen Hz. Meryem gibi bir kızı, gayr-i meşru cinsel ilişkide bulunmak ve oğlu Hz. İsa’yı da gayr-i meşru çocuk olmakla suçlayan yahudiler, ikisini de öldürmek istediler. Bunun üzerine Hz. Meryem oğlunu alıp gizlice Mısır’a kaçtı ve oğlu on iki yaşına gelince tekrar Kudüs’e döndü ve Nâsıra’ya yerleşti.
Hz. İsa otuz yaşında peygamber oldu ve yahudilerin baskısından dolayı insanları gizlice îmana dâvet etmeye başladı. Hz. İsa otuz üç yaşında iken, yahudiler onu yakalayıp çarmıha germek için saklandığı eve baskın düzenlediler, ancak başarılı olamadılar. Çünkü Yüce Allah onu göğe kaldırdı.
Hz. İsa hakkında hıristiyanların görüşü
Hıristiyanlar da babasız dünyaya geldiği için Hz. İsa’nın kimliği konusunda çelişkiye düştüler. Bazıları taşkınlık yapıp o Allah’ın oğludur derken, bazıları daha da ileri gittiler ve hâşâ (kesinlikle hayır!) Allah odur dediler.
Yüce Allah buyuruyor:
Andolsun ki “Allah, Meryem oğlu Mesih (İsa) dır” diyenler kâfir oldular. (Mâide - 17)
Yüce Allah buyuruyor:
Andolsun ki “Allah, üçün üçüncüsüdür” (baba-oğul-kutsal ruh) diyenler kâfir oldular. Kesinlikle bir tek ilâh (olan Allah) tan başka ilâh yoktur. (Mâide - 73)
Hıristiyanlar Hz. İsa konusunda neden çelişkiye düştüler?
Otuz yaşında peygamber olan ve ancak üç yıl peygamberlik yaptıktan sonra göğe kaldırılan Hz. İsa, yahudilerin şiddetli baskısından dolayı sürekli gizlenme zorunluluğunda kaldı ve görevini açıkça yapamadı. Bu nedenle Hz. İsa’nın döneminde gerçek İncil yazılamadı ve havarilerin (on ikilerin) dışındaki insanlar, hıristiyanlığın temel ilkelerini en yetkili ağızdan öğrenemedi.
Hz. İsa’dan sonra Mısır, Suriye, Anadolu ve Avrupa yakasına dağılan ve Yahuda’nın ihâneti ile sayıları on bire inen havariler, Roma Devletinin aşırı baskısından dolayı görevlerini açıkça yapamadılar ve hıristiyanlığın temel ilkelerini insanlara anlatamadılar.
Aydınlığın olmadığı yerde karanlıklar hâkim olduğu gibi, gerçeklerin bilinmediği yerde de hurâfeler, efsaneler hâkim oldu ve gerçekte tevhid dini olan hıristiyanlık şirke doğru kaymaya başladı.
Zamanla hıristiyanlık Hz. İsa’nın hayâli ve efsanevi kişiliğinde odaklaştı ve Büyük Konstantin’in emriyle 325 yılında İznik’te toplanan konsülde Markos, Matta, Luka, Yuhanna gibi yazarların eserleri ve Magdalalı Meryemler ile Arimatealı Yusufların sözleri incil diye kabul edilince,
Allah’ın oğlu ve Allah dedikleri Hz. İsa’nın, yahudiler tarafından yakalanıp çarmıha gerildiği ve öldükten sonra tekrar dirilip göğe çıktığı efsaneleri ortaçağ hıristiyanlarının temel inanç ilkesi oldu.
Peki, çağımızın hıristiyanları bu efsanelere inanıyorlar mı?
Zannetmem! Çünkü dünyada üç beş yahudi çapulcuya gücü yetmeyen kimse, Allah ya da Allah’ın oğlu olabilir mi?
Allah’ın oğlu ya da Allah dedikleri kişi çarmıhta can çekişirken, “Eli, Eli, Lama sabaktani” (tanrım, tanrım neden beni bıraktın?) diye kime yalvardı? O’nun canını kim aldı? O çarmıhta can çekişirken evreni kim yönetti? Ana karnındaki yavrulara kim can verdi?
Hz. İsa hakkında müslümanların görüşü
Yüce Allah buyuruyor:
Kesinlikle Allah katında İsa’nın (babasız doğması) meselesi, Âdem’in (anasız, babasız yaratılması) meselesi gibidir. Onu (Âdem’in bedenini) topraktan yarattı. Sonra ona “OL” dedi ve o da (canlı bir insan) oluverdi. (Âl-i İmran - 59)
Madde âlemindeki bütün canlılar üreme kanununa tabi olmakla birlikte, kuşkusuz Yüce Allah koymuş olduğu kanunların hiçbirine bağlı değildir. Örneğin, Hz. Âdem’i toprak maddelerinden ve Hz. Havva’yı, Hz. Âdem’in kemik hücrelerinden yarattığı gibi, Hz. İsa’yı da, annesi Meryem’in üreme hücresi ile Hz. Cebrâil’in kutsal nefesinden yarattı.
Yüce Allah buyuruyor:
Meryem oğlu Mesih (İsa) ancak bir peygamberdir. Ondan öncede (çok) peygamberler gelip geçti. Annesi de sıddîka (dosdoğru) dur. İkisi de yemek yerlerdi. (Mâide - 75)
Hz. Meryem’i, Hz. İsa’yı ve bütün varlıkları yaratan Allah son noktayı koyuyor ve buyuruyor.
Hz. İsa, ne yahudilerin iftira ettiği gibi veled-i zina (gayr-i meşru), ne de hıristiyanların iddia ettiği gibi Allah’ın oğlu ya da Allah değildir. O ancak bir peygamberdir ve ondan önce de çok peygamberler gelip geçmiştir. Annesi de yahudilerin iftira ettiği gibi fahişe değil, sıddıklardandır. Ayrıca ikisi de yemek yer ve tuvalete giderlerdi, yani melek bile değil insandılar.
Hz. İsa çarmıha gerildi mi?
Yüce Allah buyuruyor:
Onlar onu (İsa’yı) öldürmediler ve (çarmıha gerip) asmadılar. Şöyle ki: (Çarmıha gerilen Yahuda) onlara İsa şeklinde gösterildi. Onun hakkında çelişkiye düşenlerin zannın dışında bilgileri olmadığından (İsa) hakkında kararsızlık içindedirler, onu kesin olarak öldürmediler. Aksine Allah onu (mânevî) katına yüceltti. Allah Aziz’dir, Hâkim’dir. (Nisâ - 157 - 158)
Havarilerden olan Yahuda, son anda az bir para karşılığı ihânet etti ve yahudilerle birlikte Hz. İsa’nın saklandığı yere geldi. O anda bir kargaşa yaşandı ve o kargaşada Yüce Allah Hz. İsa’yı göğe kaldırırken, Yahuda’yı da Hz. İsa’nın şekline dönüştürdü. Yahudiler ve askerler de Hz. İsa diye Yahuda’yı tutuklayıp götürdüler ve çarmıha gerdiler.
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
HZ. İSA'NIN GÖKTEN DÜNYAYA İNMESİ KONULU SOHBETİMİZ
Comments