İslâm, sulh ve barış demektir. İslâm, İlâhi emirlere boyun eğip teslim olmak demektir. İslâm, toplumsal barışın, kardeşliğin, huzurun tek adresi, doğal dengelerin ve kıyâmetin mânevî sigortasıdır. Yeryüzünde İslâm yaşandığı ve İlâhi emirler uygulandığı sürece doğal dengeler bozulmaz ve kıyâmet kopmaz. Çünkü İslâm, ırkı, rengi ve dili ne olursa olsun bütün insanları kucaklayan bir dindir.
Yüce Allah buyuruyor:
Allah katında (hak ve geçerli) din, ancak İslâm’dır. (Âl-i İmran - 19)
İslâm karşıtı bütün inanç sistemlerinin, ideolojilerin ve sapık rejimlerin kökeni “alınlarında ölüm fermanı yazılı” olan fâni insanlara, hıristiyanlık ve yahudilik dinleri de tahrifata (değişikliğe) uğraya uğraya aslını ve İlâhi olma özelliğini yitiren Tevrat ve İncil’e dayandığından,
Allah katında geçerli hak din ancak İslâm’dır ve İslâm’ın dışındaki inanç sistemleri geçersizdir.
Yüce Allah buyuruyor:
Hak’tan sonra sapıklıktan başka ne var ki! (Yunus - 32)
İnsanı hayvandan ayıran en önemli iki faktörden biri akıl ve diğeri dindir. Yani aklı olmayanın dini ve dini olmayanın aklı yok demektir. Çünkü akıl duygusundan yoksun olan hayvanlar, dînî kurallara uymakla yükümlü olmadıkları gibi, akıl duygusundan yoksun olan insanlar da dînî kurallara uygulamakla yükümlü değildir. Bu nedenle Yüce Allah “Ey akıl sahipleri!” buyurarak, emir ve yasaklarına sadece akıl sahiplerinin uymakla yükümlü olduğunu vurguluyor.
Ancak “adı din” de olsa her inanç sistemi Allah katında geçerli olmadığından, akıllı olup ergenlik çağına gelen her insanın Allah katındaki hak dini araştırıp bulması ve hak dindeki İlâhi kurallar doğrultusunda yaşaması zorunludur. Ne yapayım annem, babam hıristiyanmış ya da ateistmiş, ben de onlara tabi oldum gibi akıl dışı davranışlar geçersizdir. Çünkü her insan bağımsız bir varlıktır ve bu nedenle her insan kendinden sorumludur.
Yahudilik ve hıristiyanlık hak din değil mi?
Gerçekte hak din idiler, ancak iki nedenle bu özelliklerini yitirdiler;
1- Tevrat ve İncil papazlar ve hahamlar tarafından; tahrifata (değişikliğe) uğraya uğraya ilâhi olma özelliğini yitirdi ve insan sözüne dönüştü.
2- Yürürlükten kaldırılan kanunlar bütün hukuk sistemlerinde geçersiz olduğu gibi, yürürlükten kaldırılan dinler de Allah katında geçersiz olduğundan, yahudilik ve hıristiyanlık da hak din olma özelliğini yitirdiler ve Allah katında geçersiz oldular.
Tevrat ve İncil'deki emirlere uymak ve onları uygulamak suç mudur?
Yürürlükteki kanunlara ters düşen eski kanunlara uymak ve onları uygulamak suç olduğu gibi, yürürlükteki kitaba (Kur’an’a) ters düşen önceki kitaplara uymak ve onları uygulamak da suçtur.
Müslümanların ilk kıblesi Kudüs’teki Mescid-i Aksa idi ve müslümanların namaz kılarken oraya dönmeleri farzdı. Sonra “Yüzünü Mescid-i Haram (Kâbe) tarafına çevir” (Bakara - 144) âyet-i gelince, namazda Kâbe’ye dönmek farz oldu.
Günümüzde sapığın biri, “Ben ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’ya doğru namaz kılacağım” diye kasten Mescid-i Aksa’ya doğru namaz kılarsa, dinden çıkar ve kâfir olur.
Yine sapığın biri, “Ben Hz. Âdem’e indirilen suhuftaki kurallara uyacağım” diye kız kardeşi ile evlenmeye kalkışırsa, hem zina etmiş hem de dinden çıkıp kâfir olmuş olur.
Yüce Allah buyuruyor:
Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, kesinlikle ondan (başka din) kabul edilmez ve o âhirette hüsrana (zarara, azaba) uğrayanlardan olur. (ÂI-i İmran - 8)
İslâm’a giriş
İslâm’a girmek için resmi yazışmaya, dilekçeye, paraya, pula ve törene gerek olmadığı gibi, hoca ve müftü aramaya da gerek yoktur. İslâm’ın özü ihlâs, samimiyet ve sadelik olduğundan,
Müslüman olmak isteyen bir gayr-i müslim (müslüman olmayan kimse), anlamını bilerek ve kalben inanarak dili ile bir defa Kelime-i şehâdeti getirmesi yani “Eşhedü en Lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûlühü” demesi yeterlidir. Bunu anlamını bilerek cân-ı gönülden bir defa söylediği an derhal müslüman olur, dünyada ve âhirette İslâm’ın bütün nimetlerinden yararlanır.
Bir gayr-i müslim, hiç kimseye haber vermeden gizlice bir defa Kelime-i şehâdet getirirse, kuşkusuz Allah katında müslüman olur. Ancak öldüğü zaman cenazesinin İslâmî kurallara göre yıkanması, kefenlenmesi, namazının kılınması ve İslâm mezarlığına gömülmesi için, en az iki müslümanın yanında Kelime-i şehâdet getirmesi ve müslüman olduğunu haber vermesi daha iyidir.
Yeni müslüman olan kişinin gusül ya da abdest alıp iki rek’at şükür namazı kılması müstehabdır.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kim bir kimsenin müslüman olmasına yardımcı olursa, ona cennet vâcib olur. (Taberânî)
İslâm’ da kardeşlik
Yüce Allah buyuruyor:
Mü’minler ancak kardeştir. Bunun için kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun (fesatlık yapmayın) ki, rahmete kavuşasınız. (Hucûrat - 10)
İslâm, yahudilik gibi kökeni ırkçılığa dayanan katı milliyetçi bir din olmayıp ırkı, rengi ve dili ne olursa olsun, bütün insanları kucaklayan evrensel bir dindir. Kökeni ister Arap, ister Türk, ister Alman ve ister Yunan olsun, İslâm’a gelen herkes kardeştir ve Allah katında eşittir.
Yüce Allah buyuruyor:
Kuşkusuz bu sizin ümmetiniz (ırkı, rengi ve dili ne olursa olsun) tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde (sadece) bana kulluk edin. (Enbiyâ - 92)
İslâm’a gelenlerin dilleri, renkleri, genleri ve ırkları farklı da olsa, Rableri bir, Peygamberleri bir, Kitapları bir ve Kıbleleri bir olduğundan, hepsi tek bir millet ve tek bir ümmet konumundadır.
Asr-ı Saadet’te, Bilâl-i Habeşî, Selmân-ı Fârisî ve Suheyb-i Rûmî gibi farklı ırklara mensup olan sahabeler, “ümmet” potasında eriyip bütünleşmiş ve gerçek din kardeşi olmuşlardı.
Peygamberimiz (s.a.v.) veda hutbesinde şöyle buyurdu:
Ey insanlar Rabbiniz birdir. Babanız da birdir, hepiniz Âdem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktan (yaratılmış) dır. Allah katında en üstün olanınız, takvâsı (Allah korkusu) en fazla olanınızdır. Arab’ın Arap olmayana (bir ırkın, diğer ırklara) bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâ (günahlar dan sakınma) iledir. (Tirmizî - İbni Mâce)
Yüce Allah buyuruyor:
Ey îman edenler! Bir toplum, diğer bir toplumla alay etmesin (aşağılamasın). Olur ki (alay edilip aşağılananlar Allah katında) kendilerinden daha hayırlıdır. (Hucûrat - 11)
İslâm’ da ibâdet
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
İslâm, beş temel ilke üzerine bina kılındı. Kelime-i şehâdet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek ve Ramazan orucunu tutmak. (Buhârî - Müslim - Tirmizî - Nesâî)
1- Kelime-i şehâdet getirmek
Anlamını bilerek ve kalben inanarak dili ile “Eşhedü en Lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûlühü” demek, akıllı olup ergenlik çağına eren, kadın-erkek her insana farzdır.
Kelime-i şehâdet ya da Kelime-i tevhid “Lâ ilâhe illâllah” zikrine devam edenlerin, kalpleri nurlanır, gönülleri huzur bulur, îmanları güçlenir ve mîzanda sevapları ağır gelir.
2- Beş vakit namaz kılmak
Akıllı olup ergenlik çağına eren, kadın-erkek her müslümana farzdır. Namaz, dinin direği ve mü’minlerin mîracı olduğundan, beş vakit namazı düzenli bir şekilde kılanlar, en yüce derecelere ulaşır ve mahşer yerinde yüzleri nur gibi parlak olur.
3- Zekât vermek
Borcunun dışında yaklaşık 90 gr. altını ya da 90 gr. altına eş değerde parası ve ticari malı olan müslümanlara farzdır. Helâl kazanıp malının zekâtını tam verenler, Sırat Köprüsü'nü yıldırım gibi geçer ve cehenneme düşmekten kurtulur.
4- Hacca gitmek
Bulunduğu yerden hac görevini yapmak için Mekke’ye gidip dönecek ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin nafakasını karşılayacak kadar parası olan müslümanlara farzdır. Helâl para ile Mekke’ye gidip hac görevini yapanlar, annelerinden yeni doğmuş gibi günahlarından arınır.
5- Ramazan orucunu tutmak
Akıllı olup ergenlik çağına eren kadın-erkek her müslümana farzdır.
Ramazan ayında oruç tutanların ruhsal yönleri güçlenip nefisleri, şeytanları zayıflar ve âhirette mânevî kalkan olup onları cehennemin ateşinden korur.
İslâm’ın bu temel ilkeleri dışında, canları ile malları ile Allah yolunda din için çalışanlara, annelerine, babalarına itaat edenlere, yakın akrabalarını, yoksulları, yetimleri gözetenlere ve başta kul hakları olmak üzere her çeşit günahlardan sakınanlara,
Cennet ve cennetteki hûriler aşık olur ve ölüm onlar için en büyük bayram olur…
**
Ahmet Tomor Hocaefendi
HAK DİN İSLAMDIR KONULU SOHBETİMİZ
Comentários