2770759
top of page
Yazarın fotoğrafıAhmet Tomor Hocaefendi

KIYÂMETİN ALÂMETLERİ

Güncelleme tarihi: 20 Eyl 2021

Yüce Allah buyuruyor:

Onlar (inkârcılar) kıyâmetin kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar? Halbuki onun alâmetleri (ve son peygamber) geldi ki! (Muhammed - 18)

Kıyâmetin kişisel, toplumsal, küresel ve evrensel boyutlarda olmak üzere pek çok alâmetleri vardır. İşte bu alâmetlerin hepsi vakti gelince meydana çıkacak ve sonra kıyâmet kopacak.

Gerçekte madde ve madde ötesi âlemlerin odak noktası, varlıklar âleminin özü, meyvesi ve o güzelim cennetin adayı olan ilk insan Hz. Âdem’in yaratılması ile evrende geriye sayım işlemi başlamış ve kıyâmetin ilk sinyali verilmişti ama,

Son peygamber Hz. Muhammed’in gelmesi ile bu süreç hızlandı ve günümüzde kıyâmetin ayak sesleri artık işitilmeye başlandı.

Peygamberimiz (s.a.v.), şehâdet parmağı ile orta parmağım bir araya getirerek,

“Benimle kıyâmetin arası, şu iki parmağımın arası kadar yaklaştığı sırada ben peygamber olarak gönderildim” buyurdu. (Müslim)

Peygamberimiz (s.a.v.) yaklaşık bundan 1.400 yıl önce bu sözü söylediği halde, neden hâlâ kıyâmet kopmadı diyemeyiz. Çünkü evrenin ömrü yanında 1.400 küsur yıllık bir zaman dilimi, belki de saniyenin milyarda biri kadar bile değildir.


Yüce Allah buyuruyor:

İnsanların hesaba çekilmeleri (kıyâmet çok) yaklaştı. Onlar hâlâ gaflet içinde (Kur’an’dan) yüz çevirmektedirler. (Enbiyâ - 1)

Kıyâmetin kopması ve hesaba çekilme günü çok yaklaştığı halde, insanların hâlâ gaflet içinde oyalanmaları ve Kur’an’dan kopup çılgınca günaha dalmaları, hiçbir akıl ve mantıkla izah edilemez ve onlara Allah hidâyet etsin demekten başka elimizden bir şey gelmez.

Îmanın temel ilkelerinden biri de âhirete îmandır. Âhiret ise kıyâmet olayına bağlı olduğundan, her peygamber bu konuda ümmetini uyarmış ve kıyâmet alâmetleri ile ilgili bilgiler vermiştir.

Özellikle Hz. Muhammed son peygamber olduğundan ve ondan sonra başka peygamber gelmeyeceğinden, bu konuda daha ayrıntılı bilgiler vermiş ve ümmetini sürekli uyarmıştır.

Peygamberimizin haber verdiği alâmetler zamanla yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayınca, her dönemin gerçek din âlimleri insanları derhal uyarmış ve tevbe etmeye dâvet etmişlerdir.

Çağımızda ise kıyâmet alâmetleri korkunç boyutlara ulaştığı halde insanları uyaracak gerçek din âlimleri yok denecek kadar az olduğundan, ekranlarda fetva verenler de ve onları dinleyenler de korkunç bir gaflet içinde boş şeylerle oyalanmaktadırlar.

Değerli okurlarım!

Kıyâmetin küçük, büyük, açık ve gizli olmak üzere pek çok alâmetleri vardır. Bunların tamamını ayrıntıları ile yazmamıza bu küçücük eserimiz müsait olmadığından, bazı örnekler vermekle yetinelim, bunları güzelce inceleyelim ve ibret almaya çalışalım.


Çağımızda ortaya çıkan alâmetler !

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Kıyâmetin alâmetlerinden biri de, (gerçek din âlimlerinin ölümü ile) ilim kalkacak, zina (suç sayılmaktan çıkıp) açıkça yapılacak, alkollü içki tüketimi (ve uyuşturucu kullanımı) artacak ve erkekler azalıp kadınlar çoğalacak. (Buhârî - Müslim - Tirmizî - Nesâî - İbni Mâce)


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, Kur’an’ın resmi (vitrinlerdeki görüntüsü) ve İslâm’ın (kimlik cüzdanındaki) ismi kalacak. O zamanın din âlimleri (kendi görüş ve yaşantılarına göre fetva verenler) gök kubbenin altındaki din adamlarının en şerleri (sapıkları) olacak. Fitne onlardan çıkacak ve sonuçta yine onlara dönecek. (Hâkim - Deylemî)


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Benim (zamanımda olmadığı için) kendilerini henüz göremediğim cehennem ehlinden iki sınıf vardır. Birincisi (baskıcı dikta rejimlerinin emri ile) sığır kuyruğu gibi değneklerle (coplarla) insanları döven topluluk. İkincisi giyindikleri halde gerçekte (yarı) çıplak olan ve diğer kadınları da kendileri gibi (yarı çıplak) giyinmeye zorlayan ve başları (saçları) deve hörgücüne benzeyen (çağdaşlık taslayan) kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremeyecekleri gibi, şu kadar uzak mesafelerden duyulan (cennetin) kokusunu bile duyamayacaklar. (Müslim - Ahmed İbni Hanbel)


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Kıyâmete yakın öyle bir zaman gelecek ki, gökten bir taş düşse (fahişelerin çokluğundan yere düşmeyip) zina eden kadınlardan birinin üzerine düşecek. (Hâkim)


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

(Kıyâmete yakın iyiler azalacak) insanların en şerlileri kalacak. Onlar (yolda) eşekler gibi birbiriyle tepişip açıkça cinsel ilişkide bulunacaklar ve kıyâmet onların üzerine kopacak. (Müslim - Tirmizî)


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Kıyâmete yakın öyle bir zaman gelecek ki, fâiz yemeyen kimse kalmayacak. (Açıkça) Fâiz yemeyenlere de (çek, senet ve kredi kartı ile) tozu (pisliği) bulaşacak. (Ebû Dâvûd - İbni Mâce - Hâkim)


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Kıyâmete yakın öyle bir zaman gelecek ki, kişi aldığı malın (kazancının) helâldan mı, haramdan mı olduğunu hiç araştırmayacak. (Buhârî - Ahmed İbni Hanbel)


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Kıyâmete yakın zaman kısalır (bereketsiz olur); öyle ki bir yıl bir ay, bir ay bir cuma (hafta), bir hafta bir gün ve bir gün de bir saat gibi olur. (Ebû Ya’lâ)


Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün sahabelerine şöyle buyurdu:

“Kadınlarınız (Kur’an’dan kopup) azgınlaştığı, gençleriniz haramlara daldığı ve siz cihadı terk ettiğiniz zaman hâliniz ne olacak?” Sahabeler: “Ey Allah’ın Resûlü bunlar olacak mı?” dediler.

Peygamberimiz (s.a.v.): “Nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, daha beteri olacak” buyurdu.

Sahabeler: “Ey Allah’ın Resûlü bunun daha beteri nedir?” dediler.

Peygamberimiz (s.a.v.): “Emr-i ma’rûf ve nehy-i anil-münker yapmadığınız (İlâhi emirleri tebliğ edip haramları engellemediğiniz) zaman haliniz ne olacak?” buyurdu.

Sahabeler: “Ey Allah’ın Resûlü bunlarda mı olacak?” dediler.

Peygamberimiz (s.a.v.): “Evet, nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki daha beteri olacak” buyurdu.

Sahabeler: “Bunun daha beteri nedir ki?” dediler.

Peygamberimiz (s.a.v.): “Mâ’rufu münker ve münkeri ma’rûf (sevapları günah ve günahları sevap) gördüğünüz zaman hâliniz ne olacak?” buyurdu.

Sahabeler: “Ey Allah’ın Resûlü bunlarda mı olacak?” dediler.

Peygamberimiz (s.a.v.): “Nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki daha beteri olacak” buyurdu.

Sahabeler: “Bunun daha beteri nedir?” dediler.

Peygamberimiz (s.a.v.): “Münkeri emir ve mâ’rufu men ettiğiniz (günahları “çıplaklığı” savunup, sevapları “örtünmeyi’’ yasakladığınız) zaman haliniz ne olacak?” buyurdu.

Sahabeler: Bunlar gerçekten olacak mı?” deyince,

Peygamberimiz (s.a.v.): “Evet daha beteri de olacak ama sonra başlarına (terör, kıtlık ve doğal âfetler gibi) öyle belâlar gelecek ki, en akıllı insanlar bile bunalımdan şaşkın olacak.” (İbni Ebiddünya - Ebû Ya’lâ)


Müslüman-yahudi savaşı

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Müslümanlar yahudilerle savaşmadıkça kıyâmet kopmaz. Hatta yahudiler bir taşın ya da ağacın arkasına saklansa, o taş ve o ağaç “Ey müslüman! Arkamda yahudi var, gel onu öldür” diyecek. Ancak garkad yahudi ağaçlarından olduğu için o haber vermeyecek. (Buhârî - Müslim)

Kıyâmete yakın müslümanlarla yahudiler arasında büyük bir savaş olacak ve bu savaş müslümanların kesin zaferi ile sonuçlanacak. Bu savaşta “Arz-ı mev’ûd” yahudilere mezar olurken, tüm insanlık siyonizm belâsından kurtulacak, terör duracak ve dünyada yeni bir düzen kurulacak.


Fırat Nehrinde savaş

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Fırat Nehrinin suyu çekilip yatağında bir altın dağı (hazine) meydana çıkmadıkça kıyâmet kopmaz. Onun (hazinenin) üzerinde çıkan savaşta her yüz kişiden doksan dokuzu ölecek. Ancak herkes kurtulan belki ben olurum diye (savaşa devam ede) cek. (Buhârî - Müslim - İbni Mâce)

Ve diğer bir rivâyette: “Yakında Fırat Nehrinin suyu çekilip yatağında bir altın hazinesi ortaya çıkacak. O güne erişenler, o hazineden bir şey almasın. (Buhârî - Müslim - Ebû Dâvûd - Tirmizî)

Doğu Anadolu’dan başlayan ve Basra yakınlarında Dicle ile birleşip Basra Körfezine dökülen Fırat Nehri, belki de yakın gelecekte Orta doğudaki olayların odak noktası olacak.


Doğal dengelerin bozulması

Yüce Allah buyuruyor:

Yaptıkları (günahları) nın bir kısmının cezasını (dünyada) tatsınlar diye, insanların elleri ile yaptıkları davranışlar (günahları) nedeni ile karada ve denizde fesad (bozulma, kirlenme) başladı. Ola ki (tevbe edip) dönerler. (Rum - 41)

Gerçekte İlâhi nimet ve doğal dengelerin sigortası olan denizler, göller, ırmaklar, kırlar, ovalar ve ormanlar, yaradılış amacının dışına çıkan insanların çılgınca günah işledikleri yerlere dönüşünce, Allah’ın gazabına uğramaları ve bu nimetlerden yoksun kalmaları İlâhi adâletin gereğidir.

Ancak Yüce Allah madde âleminde her şeyi belirli bir sebepler kuralına bağladığından, gazaba uğrayan insanlar kendi elleri ile yapacakları yanlış uygulamaları ile toprağın, havanın, denizlerin kirlenmesine neden olacak ve yaşam koşullarının bozulması ile dünyada da bunun acısını çekecekler.


Kıyâmet depremi

Yüce Allah buyuruyor:

Ey insanlar! Rabbinizden korkun. Çünkü kıyâmet depremi çok büyük (ve korkunç) bir şeydir. Onu gördüğünüz (deprem olduğu) gün, emzikli kadınlar emzirdiğini unutacak, hamile kadınlar çocuğunu düşürecek ve insanları sarhoş gibi (dengesiz) göreceksin. Gerçekte onlar sarhoş değiller ama Allah’ın azabı çok şiddetlidir. (Hac - 1 - 2)

Alt tabakadaki erimiş metallerden kaynaklanan radyoaktif maddelerin tepkimesi ile dışarı itilen ve sürekli hareket halinde olan yer kabuğu, gerçekte güvenli bir yer değildir.

Kıyâmete yakın yeryüzü deprem ortamına girecek, dünyanın değişik bölgelerinde farklı boyutlarda sık sık depremler olacak ve sonra korkunç “kıyâmet depremi” meydana gelecek.

Kıyâmet depremi küresel boyutta olup bütün dünyayı kapsayacağından ve ülkeler arası yardımlaşma olmayacağından, korku, panik ve çaresizlikten kıvranan insanlar sarhoş gibi dengesiz olacak ve anneler süt emen yavrularını unutacak.


Şehirlerin helâk olması

Yüce Allah buyuruyor:

Kıyâmetten önce helâk ya da şiddetli azap ile azap etmeyeceğimiz bir belde (şehir) yoktur. Bu (kesin hüküm) Kitap da (Levh-i Mahfûz’da) yazılıdır. (İsrâ - 58)

Kıyâmete yakın insanlar yaradılış amacının dışına çıkınca ve günahlar toplumsal isyana dönüşünce, doğal dengeler bozulacak ve küresel âfetler başlayacak. Çeşitli âfetlerle beldeler tek tek haritadan silinirken, en son Medine helâk olacak ve Kâbe de yıkılacak.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Bir zaman gelecek insanlar tüm güzelliği ile Medine’yi terk edecek; orada sadece vahşi hayvanlar ve kuşlar kalacak. Medine’ye en son koyunlarına bağırıp çağıran Müzeyneli iki çoban girecek ve orayı ıssız bulacaklar. Onlarda Veda tepesine gelince düşüp ölecekler. (Buhârî - Müslim)

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

İslâm beldelerinden en son Medine harap olacak. (Tirmizî)

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Habeşli (komutan) lardan ince bacaklı biri Kâbe’yi harap edecek. (Buhârî - Müslim - Nesâî)


Ozon tabakasının yarılması

Yüce Allah buyuruyor:

Gök (ozon tabakası) yarıldığı zaman. (İnfıtar - 1)

Sözlükte gök, üst, yukarı demektir. Bu nedenle dünyanın her yönünden üst tarafına gök denildiği gibi, bulutların bulunduğu yere de gök denir.

Bu âyet-i kerîmedeki sema (gök) tekil ve sema’daki lâm-ı ta’rîf ahd (belirlilik) anlamında olduğu için, sadece dünya semasında yani atmosferin üst tabakasında yarılma olacak demektir.

Peki atmosferde yarılma olunca ne olacak?

Yüce Allah buyuruyor:

Ve gökyüzünü korunmuş tavan kıldık. (Enbiyâ - 32)

Yüce Allah bundan 1.400 küsur yıl önce (orta çağda) gökyüzünü yani dünyamızı kuşatan atmosferi korunmuş (koruyucu) tavan kıldık buyuruyor. Gerçekten atmosfer, uzaydan gelen gök taşlarından ve güneşten gelen öldürücü ultraviyole ışınları ile kozmik şualardan dünyamızı koruyor.

Kıyâmete yakın atmosferin üst tabakasında yarılmalar başlayınca, güneşten gelen aşırı ısı ve zararlı ışınlarla yaşam koşulları zorlaşacak ve uzaydan gelen gök taşları da insanların başına yağacak.


Su dengesi bozulacak

Yüce Allah buyuruyor:

Gökten takdir edilen ölçüde su indirip, onu yeryüzünde iskân ettik (depoladık). Hiç kuşkusuz (dilediğimiz an) onu gidermeye güçlüyüz. (Mü’minûn - 18)

Kızgın gaz kütlesi halindeki dünyayı insanların yaşam koşullarına göre düzenleyen ve su dengesi için yeterli ölçüde deniz ve göl yataklarını hazırlayan Yüce Allah,

Atmosferdeki hidrojen-oksijen atomlarını kimyaca birleştirip suyu yarattı ve belirlediği ölçüdeki suyu yeryüzüne indirip denizlerde ve göllerde depoladı. Kuşkusuz dilediği an su dengesini bozacak.


Denizler taşacak ve kaynayacak

Yüce Allah buyuruyor:

Denizler taşıp birbirine karıştığı zaman. (İnfıtar - 3)

Yüce Allah’ın madde âlemi için koymuş olduğu denge-düzen kanunlarının gereği, madde âleminde her şey birbirine bağımlı ve birbirini etkileyici zincirleme sebepler kuralına bağlı olduğundan, atmosferin üst tabakasında yarılmalar başlayınca ısı dengesi bozulacak ve aşırı sıcaklar başlayacak.

Aşırı küresel ısınma ile kutuplardaki buzlar ve dağlardaki karlar önceleri yavaş yavaş eriyeceğinden, tehlikenin farkında olmayan gâfiller ne yazık ki çılgınca günah işlemeye devam edecekler.

Ancak takdir edilen vakit gelip de eriyen buzlar ve karlarla dereler, göller ve denizler taşıp birbirine karışmaya başlayınca ve bir şişecik temiz içme suyu bir tanker petrolden daha değerli olunca, tehlikeyi sezip paniğe kapılacaklar ama iş işten geçmiş olacak.


Yüce Allah buyuruyor:

Denizler (fokur fokur) kaynatıldığı zaman. (Tekvîr - 6)

Isı dengesinin bozulması ile eriyip taşan ve birbirine karışan sular fokur fokur kaynayıp hızla buharlaşmaya başlayınca, su dengesi bozulacak ve kıyâmetin kopması artık bir an meselesi olacak.

***

Ahmet Tomor Hocaefendi


DUHAN SÛRESİ VE KIYÂMET ALÂMETLERİ KONULU SOHBETİMİZ



217 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

KURBAN

Comments


bottom of page