Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
“Din kardeşin zâlim de olsa, mazlum da olsa ona yardım et”. Sahâbeden biri:
“Ya Resûlallah! Din kardeşim mazlumsa ona yardım ederim ama zâlimse ona nasıl yardım edeyim?” diye sordu.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Onun zulüm yapmasına engel olursun. İşte bu ona yardımdır”. (Buhârî-Tirmizî)
Zulme, haksızlığa uğrayana mazlum, zulüm ve haksızlık edene de zâlim denir ve ikisine de yardım etmek gerekir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.): “Din kardeşin zâlim de olsa, mazlum da olsa ona yardım et” buyuruyor.
Zâlime yardım konusunu farklı ve İslâmın özü ile çelişkili gibi algılayan sahâbelerden biri: “Ya Resûlallah! Din kardeşim mazlumsa ona yardım ederim ama zâlimse ona nasıl yardım edeyim” diye sorunca, Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Onun zulüm yapmasına (daha fazla günah işlemesine) engel olursun. İşte bu ona yardımdır”.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Müslüman, müslümanın (din) kardeşidir. Ona zulüm (haksızlık) yapmaz ve onu zâlime teslim etmez. Kim bir din kardeşinin ihtiyacını görürse, Allah da onun ihtiyacını görür. Kim bir müslümanı sıkıntıdan kurtarıp rahatlatırsa, Allah da kıyâmet günü o kimsenin sıkıntılarını giderir. Kim bir müslümanın kusurlarını örter (gizler) se, Allah da o kimsenin kusurlarını örter. (Buhârî-Müslim-İbni Mâce-Tirmizî-Ebû Dâvûd)
Zulme, haksızlığa uğrayanlara yardım etmek, onların haklarını aramalarına yardımcı olmak ve gerektiğinde şâhitlik yapmak, onların durumunu gören, bilen ve duyan müslümanlara farz-ı kifâye; güvenlik güçleri, savcı ve yargıç gibi yetkililere ise farz-ı ayndır.
Yüce Allah buyuruyor:
Zulüm (haksızlık) edene sakın meyletmeyin (taraftar ve duyarsız olmayın). Sonra size de ateş dokunur. (Hûd, 113)
Zulüm ve haksızlık eden kimse en yakınımız bile olsa, onun zulmüne ortak olmamak ve onunla birlikte ateşte yanmamak için kesinlikle taraf tutmayalım ve zulme karşı duyarsız olmayalım. Çünkü zulme, haksızlığa uğrayanlara yardım etmek, onların haklarını aramalarına yardımcı olmak ve gerektiğinde şâhitlik yapmak, onların durumunu gören ve bilen müslümanlara farz-ı kifâye; güvenlik güçleri, savcı ve yargıç gibi yetkililere ise farz-ı ayn yani zorunludur.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Mazlumun bedduasından şiddetle sakının. Çünkü onun (bedduası) ile Allah arasında bir perde (engel) yoktur. (Buhârî-Müslim-Tirmizî-Ebû Dâvûd)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kâfir bile olsa mazlumun bedduasından sakının. Çünkü onun (bedduasının) kabul olmasına bir engel yoktur. (Ahmed İbni Hanbel-Ebû Ya'lâ)
Atalarımız da “Alma mazlumun âhını, çıkar âheste âheste” demişler. Küçücük bir ateş parçası koskocaman evleri, sarayları yakıp kül ettiği gibi bir mazlumun âhı da yuvaları yakıp kül ve kişileri helâk eder.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Allahu Teâlâ buyurdu ki: “Ey kullarım! Ben zulüm yapmayı kendime haram kıldım. Onu size de haram kıldım. Sakın birbirinize zulüm yapmayın!” (Müslim)
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
İLGİLİ VİDEO KLİBİMİZ
Comments