Velede fiilinden ism-i zaman olan mevlid, doğum ve doğum zamanı demektir. Yıldırım Bayezid zamanında Bursa Ulu Camii imamı olan Süleyman Çelebi'nin, fâilâtün, fâilâtün, fâilün vezninde yazmış olduğu Vesîlet'ün-necât adlı kitabı, ilk olarak Peygamberimiz (s.a.v.) in doğum gecesinde Bursa Ulu Camiinde okundu ve sonra Türkler arasında mevlid diye meşhur oldu.
Birinci Murad Hanın veziri (bakanı) Ahmed Paşa'nın oğlu ve Emîr Sultanın talebesi olan Süleyman Çelebi'nin yazmış olduğu Mevlid; Münâcât, Velâdet, Risâlet, Mîrâc, Rihlet ve Dua gibi bölümlerden oluşmaktadır. Bazı bölümlerden kısa örnekler verelim.
Münâcât bölümü
Allah âdın zikr idelüm (analım) evvelâ (öncelikle),
Vâcib oldur (gereklidir), cümle (her) işte her kula.
Allah adın her kim ol evvel (işe başlarken) ana,
Her işi âsan ider (kolaylaştırır) Allah ona.
Allah adı olsa her işin öni (başlangıcı),
Hergiz (asla) ebter (kısır, bereketsiz) olmaya anın sonu.
Allah adın her nefeste dî (söyle) müdâm (devamlı),
Allah adıyla olur her iş tamam.
Velâdet bölümü
Âmine eydür (der ki:) çün vakt oldu tamam,
Kim vücûde (dünyaya) gele ol Hayrü'l-enam (varlıkların en hayırlısı).
Susadım gayet (son derece) hararetten kat'î,
Sundular bir cam (bardak) dolusu şerbeti.
Kardan ak (beyaz) idi ve hem soğuk idi,
Lezzeti (tadı) dahi şekerde yok idi.
İçdim anı (onu) oldu cismim nûra gark (gömüldü),
İdemezdim nurdan, kendimi fark.
Geldi bir ak kuş kanadıyla revan (süzülüp),
Arkamı sığadı kuvvetle heman (derhal),
Doğdu ol saatte (o anda) ol sultan-ı dîn (dinin sultanı),
Nûra gark oldu (gömüldü) semâvât'ü zemîn (gökler, yerler).
Mîrâc bölümü
Sen ki, mîrâc eyleyüp (yapıp) etdin niyâz (dua),
Ümmetin (in) mîrâcını kıldım namaz.
Her kaçan ki, (her ne zaman) bu namazı kılalar,
Cümle (bütün) gök ehli sevâbın bulalar.
Çünki her dürlü (çeşit) ibâdet bundadır,
Hakka kurbiyetle (mânevî yakınlıkla) vuslat (kavuşma) bundadır.
Sıdk ile (cân-ı gönülden) beş vakit oldukça edâ (kılınınca),
Elli vaktin ecrini (sevabını) eyler hak atâ (lütfeder).
Mevlid'in özelliği
Mevlid, hece vezninde yazıldığı, ezberlemesi kolay olduğu ve genelde sesi güzel olan hâfızlar tarafından mâkamla okunduğu için halk tarafından sevilmiş ve benimsenmiştir. İçerdiği konuları ve akıcı üslubundan dolayı önceleri ev sohbetlerinde, sonra bazı camilerde Peygamberimiz (s.a.v.) in doğum gecelerinde okunmaya başlanmış ve zamanla âdet halini almıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.) in doğum gecelerinde, söz, nişan, sünnet, evlenme ve askere uğurlama gibi toplantılarda, Mevlid'den bazı bölümlerin okunması ve arasında Peygamberimiz'e salâvat-ı şerîfe getirilmesi, kuşkusuz güzel bir gelenektir.
Ancak!
Allah kelâmının dışında, Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî, Yunus Emre, Fuzûlî, Kuddûsî, Niyâzi Mısrî ve Eşrefoğlu Rûmî gibi Allah dostlarının manzum eserleri ve hatta Peygamberimiz (s.a.v.) in hadîs-i şerifleri bile ibâdet (sevap) amacı ile ölülerin ruhlarına okunmadığı gibi Süleyman Çelebi'nin yazmış olduğu mevlid de, ibâdet amacı ile ölülerin ruhlarına okunamaz.
Ölenlerin arkasından birinci, üçüncü, yedinci, kırkıncı ve elli ikinci gecelerinde ve sene-i devriyelerinde Mevlid okutmak, dinde yeri olmayan ve Türklerin dışında Asr-ı saadetten beri hiçbir İslâm ülkesinde uygulanmayan bir bid'attır. Özellikle velâdet bölümü okunurken ayağa kalkmak ve hıristiyanlar gibi saygı duruşu yapmak, daha korkunç bir bid'attır.
Din görevlileri neden bu tür bid'atlara ortak oluyor ve halkı uyarmıyorlar?
Bu sorunun yanıtı, mevlid okudukları zaman ellerine tutuşturulan zarfın içindeki TL kâğıdında yazılıdır. Merak edenler varsa zarfın içindeki TL ye baksınlar, sorunun yanıtını bulurlar.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Sonradan ortaya çıkan bid'atlardan titizlikle kaçının. Çünkü her bid'at sapıklıktır. (İbni Mâce-Ebû Dâvûd-Tirmizî)
Asr-ı saadette ve Hulefâ-i Râşidîn döneminde olmayıp, sonradan ortaya çıkan ve dindenmiş gibi gösterilmeye çalışılan uygulamalara bid'at denir. Genelde her bid'at bir sünneti giderdiği için Peygamberimiz (s.a.v.): “Her bid'at sapıklıktır” yani dinden sapmadır buyurmuştur.
Ölenler için belirli gecelerde mevlid okutmak da bid'at mıdır?
Asr-ı saadetten Osmanlılara yani Süleyman Çelebi “Vesîlet'ün-necât”ı yani Mevlid diye meşhur olan kitabı yazmadan önce İslâm âleminde ölenler için mevlid okutmak diye dînî bir emir, kural ve uygulama olmadığına göre, ölenler için belirli gecelerde mevlid okutmak bid'atdır.
Diğer yandan ölen yakınları için belirli gecelerde mevlid okutanlar, genelde son görevlerini yaptıklarını sanıyor ve başka hayırlar yapmayı ihmal ediyorlar. Kur'an okumasını bilenler orijinal harfleri ile ara sıra bir Yâsin okusalar, Kur'an okumasını bilmeyenler de her gece üç İhlâs ile bir Fâtiha okusalar, salâvat-ı şerîfe getirseler, yoksullara, yetimlere yardım etseler ve farzların dışında nâfile namazlar kılıp ve nâfile oruçlar tutup sevabını yakınlarının ruhuna hediye etseler,
Gerçi eş, dost ve yakınlarını toplayıp Mevlid okutmak gibi görkemli, gösterişli ve şatafatlı olmaz ama yaptıkları Allah katında kabul olur ve sevabı ölen yakınlarının ruhuna ulaşır.
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
MEVLİD-İ ŞERİF KONULU SOHBETİMİZ
Comments