Yüce Allah buyuruyor:
İnsanların bazısı da (kalben) inanmadıkları halde (dilleri ile) “Allah'a ve âhiret gününe inandık” derler (ve akıllarınca) Allah'ı ve mü'minleri aldatmaya çalışırlar. Gerçekte onlar sadece kendilerini aldatırlar ama bunun farkında bile olmazlar. (Bakara, 8-9)
İçi kâfir, dış görünümü müslüman olan ikiyüzlülere münâfık denir. İslâm'da ilk münâfıklık hareketi hicretten sonra Medine'de başladı ve bu hareketi Abdullah İbni Übey adındaki ikiyüzlü bir sapık başlattı.
Münâfıklar güçlü oldukları toplumlarda ve kâfirlerin yanında gerçek kimliklerini açıkça ortaya koyar, müslümanlara düşman gözüyle bakar ve İslâm'a asılsız bid'atler, hurâfeler sokmaya çalışırlar.
Müslümanların güçlü olduğu toplumlarda ve bilinçli müslümanların yanında ise onlara hoş görünmek, çıkar sağlamak ve bazı mâkamlara, mevkilere gelmek için inanmadıkları halde inanır gibi görünür, kendilerine müslüman görüntüsü verir, namaz kılar, iftar eder, hatta hacca giderler.
Yüce Allah buyuruyor:
Kuşkusuz münâfıklar (içlerindekini gizleyip) Allah'a hile yapmaya kalkışırlar. Halbuki O (Allah), onların hilelerini başlarına çevirir. Onlar namaza üşene üşene kalkarlar, insanlara gösteriş yapar (gösteriş için namaz kılar) lar ve Allah'ı çok az zikir ederler. (Nisâ, 142)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Münâfığın alâmeti üçtür. Konuştuğu zaman yalan söyler. Söz verince sözünde durmaz. Ona bir şey emânet edilince hıyanet eder. (Buhârî-Müslim-Nesâî-Tirmizî)
Müslim'in bir rivayetinde,
“Oruç tutsa, namaz kılsa ve müslüman olduğunu söylese de” (münâfıktır).
Allah'a ve âhiret gününe inanmayan ve ibâdetlerini insanlara gösteriş için yapan münâfıklar, oruç tutsalar, namaz kılsalar, hacca gitseler ve müslüman olduklarını söyleseler de, münâfıklıktan tevbe etmedikçe gerçek mü'min olamaz ve îmanın tadını alamazlar. Bu nedenle namazı üşene üşene zoraki kılar, camilerde sıkılır, din için çalışanları ve gerçek mü'minleri sevemezler.
Yüce Allah buyuruyor:
Münâfık erkekler ve münâfık kadınlar birbirinin aynıdır. Onlar kötülüğü (günahları) emreder, iyilikleri (hayırları, sevapları) engeller ve ellerini sıkar (cimrilik yapar) lar. Onlar Allah'ı unuttular, O (Allah) da onları unuttu (terk etti). Kuşkusuz münâfıklar fâsıklardır.
Allah münâfık erkeklere, münâfık kadınlara ve kâfirlere içinde sürekli kalacakları cehennem ateşini vaadetti. O (cehennem), onlara yeter! Allah onlara lânet de etti. Onlar için sürekli bir azap vardır. (Tevbe, 67-68)
İster erkek, ister kadın olsun ve ister ben de müslümanım diye dindarlık taslasın, münâfıkların hepsi kötülükleri teşvik ve iyilikleri engellemeye çalışır. Örneğin, tam tesettürlü genç kızlara, “yavrum sen daha çok gençsin, niye böyle kapandın?” diye açık saçık gezmelerini ve namaz kılan gençlere de, “yavrum sen daha çok gençsin, ileri de kılarsın” diye namaz kılmamalarını teşvik ve tavsiye ederler.
Yüce Allah buyuruyor:
Kuşkusuz münâfıklar (ın yeri) cehennemin en alt katıdır. Orada onlara hiçbir yardımcı (ve şefaatçi) bulamazsın. (Nisâ, 145)
Gerçekte şeytanın en büyük yardımcısı ve destekçisi olan münâfıklar, müslümanların arasına karışıp İslâm'ı içeriden yıkmak istedikleri için cehennemin en alt katına atılacak ve orada cayır cayır yanarken en yakınları bile onlara yardım ve şefaat edemeyecek.
Yüce Allah buyuruyor:
Öyle insanlar vardır ki, dünya hayatı ile ilgili (çarpıtıcı) sözü senin hoşuna gider ve hatta kalbinde olana (samimiyim diye) Allah'ı şâhit de tutar. Halbuki o, gerçekte (müslümanların) en azılı düşmanıdır.
O işin başına (iktidara) gelince, yeryüzünde fesad çıkarmaya, tarımı (ekonomiyi) ve nesli (gençliğin ahlâkını) bozmaya çalışır. Allah fesad çıkaranları sevmez. (Bakara, 204-205)
Gerçekte gizli ve sinsi din düşmanı olan münâfıklar, iktidara geldikleri ülkelerde açıkça din düşmanlığı yapmaya ve inananlar üzerinde baskı kurmaya başlayınca,
Âdetullah'ın gereği o ülkede bereket kalkar, ardından kıtlık, kuraklık ve tarım ürünlerinde pahalılık derken ekonomik dengeler bozulur ve insanlar huzursuz olur.
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
MÜ'MİNLERLE MÜNAFIKLARIN FARKI KONULU SOHBETİMİZ
Comments