Yüce Allah buyuruyor:
Hani Rabbiniz size şöyle bildirmişti: “Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetlerimi) arttırırım. Eğer nankörlük ederseniz, kuşkusuz azabım da çok çetindir”. (İbrahim, 7)
Nankörlük ne demektir?
Farsça, nan (ekmek) ile kör (görme özürlü) den birleşik bir kelime olan nankör, ekmeğe körlük eden yani nimetleri görmemezlikten gelip aşağılayan ve şikâyet eden demektir.
Şükür ve nankörlük iki karşıt kutup gibidir. Biri bolluğun, mutluluğun ve diğeri de kıtlığın ve huzursuzluğun simgesidir. Şükreden kimse gerçekte nimetlere yani elmaya, portakala değil onları yaratana şükreder, onları yaratan Allah (c.c.) de şükreden kuluna bolluk, bereket kapılarını açar.
Bu nedenle şükreden kullar bu dünyada huzur, mutluluk, bolluk, bereket ve güven içinde yaşar ve âhiret âleminde de o güzelim cennete kavuşurlar. Çünkü Allah (c.c.): “Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetlerimi) arttırırım” buyuruyor.
Nankörlük edenler de gerçekte nimetlere değil, nimetleri yaratana karşı saygısızlık yaptıkları ve azımsayıp Allah'ın takdirine razı olmadıkları için, Allah (c.c.) de onlara bereket kapılarını kapatır.
Bu nedenle nankörlük edenler bu dünyada darlık, sıkıntı, stres ve bunalım içinde yaşar ve âhiret âleminde de o korkunç cehennemde çetin bir azap çekerler. Çünkü Allah (c.c.): “Eğer nankörlük ederseniz, azabım da çok çetindir” buyuruyor.
Yüce Allah buyuruyor:
Andolsun ki biz Lokman'a, Allah'a şükret diye hikmet (ilmini) verdik. Çünkü kim şükür ederse, gerçekte kendi yararına şükreder. Kim de nankörlük ederse, Allah ganîdir (kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur), her hamd'e lâyıktır. (Lokman, 12)
Göklerin ve yerin tek egemeni olan Allah (c.c.) kuşkusuz her şeyden ganîdir, yani hiç kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur. Kim böbürlenip ve büyüklük taslayıp nankörlük ederse, bunun zararı kendi aleyhine olduğu gibi kim de nimeti Allah'tan bilip şükrederse, bu da onun kendi yararınadır. Çünkü bunların hepsi amel defterine yazılır ve mahşer günü sevap ya da günah olarak mîzanına konur.
Nankörlük ettikleri için helâk olan bir toplum
Yüce Allah buyuruyor:
Andolsun ki, Sebe (kavmi) için meskun (sâkin) oldukları yerde bir ibret vardır. Sağ ve sollarında iki (tarafta) bahçeleri vardı. (Peygamberleri onlara dedi ki:) Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin. İşte ne güzel bir belde ve çok bağışlayan bir Rab!
Ama onlar (şükürden) yüz çevirdiler; bunun üzerine Arim selini üzerlerine gönderdik. Onların iki bahçelerini (verimli arazilerini) buruk yemişli, acı ılgınlı ve biraz da sidre ağacı olan iki (harabe) bahçeye çevirdik.
İşte nankörlük ettikleri için onları bu şekilde cezalandırdık. Biz nankörlük yapanlardan başkasını cezalandırır mıyız? (Sebe, 15-16-17)
Belkıs'ın zamanında başkent olan Yemen'deki Sebe şehrinin, sağı, solu (doğusu, batısı) her çeşit tarım ürünlerinin bol bol yetiştiği bahçelerle çevrili, havası, suyu çok güzel ve insanları sağlıklı idi.
Peygamberleri onlara dedi ki: “Rabbinizin rızkından (bol bol) yiyin ve O'na şükredin (kulluk görevinizi yapın). İşte (havası, suyu) ne güzel bir belde ve (günahları) çok bağışlayan bir Rab!”
Zamanın her çeşit meyvelerini ve sebzelerini bol bol yiyen, tertemiz havayı soluyan ve şifalı kaynak sularını içen ve bu nedenle çok sağlıklı olan Sebe kavmi (halkı), ne yazık ki şükür yerine nankörlük ettiler ve büyüklük taslayıp Allah'a isyan ettiler.
Tevbe etmeleri için Allah (c.c.) onlara zaman tanıdı ve hemen helâk etmedi. Ancak onlar tevbe yerine işi daha da azıtınca, gökten şiddetli yağmurlar yağmaya başladı ve gerçekte ilâhi nimet olan verimli arazileri sel suları altında kaldı. Şiddetli yağışların etkisiyle barajlarının duvarları da yıkılınca, o güzelim ülke nankörlüklerinden dolayı korkunç harabeye dönüştü.
Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün hanımlara şöyle buyurdu:
Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz ve çok istiğfar (tevbe) ediniz. Çünkü ben, cehennem ehlinin çoğunluğunun sizden olduğunu gördüm.
Oradaki kadınlardan biri: “Niçin biz cehennem ehlinin çoğunluğuyuz?” diye sordu.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Çünkü siz çok lânet eder ve kocalarınıza karşı nankörlük edersiniz”. (Müslim-Tirmizî)
Kuşkusuz kadınların hepsi nankör değildir ve içlerinde pek çok sâliha hanımlar vardır. Çünkü peygamberleri ve evliyaları doğuranlar da kadındır. Ne yazık ki çoğunluğu azıcık kızdığı zaman yavrusuna bile lânet eder ve eşlerine karşı da nankör davranıp gördükleri iyilikleri unutuverirler.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
İnsanlara şükür (teşekkür) etmeyen, Allah'a da şükür etmiş olmaz. (Ebû Dâvûd-Tirmizî)
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
ŞÜKÜR VE NANKÖRLÜK KONULU SOHBETİMİZ
コメント