Yüce Allah buyuruyor:
Gökleri, yeri yaratan, zulümâtı ve nûru var eden Allah'a hamdolsun. (En'âm, 1)
Ezelî irade ve takdiri yani evrensel plan ve projesi doğrultusunda önce nur ile zulümâtı yaratan Allah, nurdan madde ötesi ruhsal varlıklar olan melekleri ve zulümattan madde âlemindeki bitki, hayvan ve insan türü varlıkları yaratmış ve varlıklar arasında kesin bir denge-düzen kurmuştur.
Ancak madde âlemi ile madde ötesi âlemler arasında denge-düzen ve yaşam koşulları açısından çok büyük farklılıklar olduğundan, meleklerin, hayvanların ve insanların yaşam koşulları farklıdır.
Melekler
Nurdan yaratılan ve madde ötesi ruhsal varlıklar olan meleklerde şehvet, öfke, onur, benlik ve ihtiras gibi nefsânî (hayvansal) duygular olmadığından, aralarında tartışmaz ve Allah'ın emirlerine isyan etmezler. Ayrıca yemez, içmez, rızık peşinde koşmaz ve eşlenip üremezler.
Sürekli ruhsal zevkler ve mânevî feyizlerle yaşayan melekler, feyizlerinin ve ruhsal zevklerinin kesintiye uğramaması için, bizim havayı soluduğumuz gibi sürekli Allah'ı (c.c.) hamd ile tesbih eder ve Yüce Allah'ın emirlerini yerine getirirken en büyük mutluluğu yaşarlar.
Hayvanlar
Zulümattan yani sadece madde âlemindeki ölü atomlardan yaratılan ve madde ötesi âlemlerle ilişiği sağlayacak duyguları olmayan hayvanlar, doğal olarak melekler gibi akıllı bilinçli ve uyumlu olamaz, mânevî feyizleri tadamaz ve ruhsal zevkleri yaşayamazlar.
Dünyada sevap ve âhirette cennet beklentileri olmayan ve ölümü bilmeden yaşayan hayvanlar, şehvet ve öfke gibi nefsânî duygularını tatmin etmek için gece-gündüz rızık peşinde koşuşur, avını yakalama ya da canını savunma amacı ile birbirleriyle boğuşur, yer, içer ve eşlenip ürerler.
İnsanlar
Yüce Allah buyuruyor:
O'nun (Âdem'in) yaratılışını tam düzenlediğim ve (emrimdeki) ruhumdan ona üflediğim (hayat verdiğim) anda, onun için derhal secde edin. (Sâd, 72)
İnsanı hayvanlardan ayıran, yeryüzüne halife (egemen) kılan, meleklere secde (saygı) yaptıran ve cennete aday yapan, ölü atomlardan yaratılan bedensel yapısı değil, ilâhî bir sır olan ruhu ve kalbinin derinliklerindeki gönül denilen nurânî duygusudur.
İnsan gönül denilen nûrânî duygusu ile kendini ve kendini yaratan Rabbini bilir ve sadece O'na yönelir. Ölümü bile bile yaşama zorunluluğunda olan insan, nefsini ve gaflet perdelerini aşıp Rabbine yönelince ve sadece O'na kulluk edince, melekler gibi mânevî feyizler alır, tüm duyguları ile tatmin olur ve ruhsal huzura kavuşur.
Yüce Allah buyuruyor:
İyi bilin ki, gönüller (ancak) Allah'ı anmakla tatmin olur. (Ra'd, 28)
Gözler güzel renkleri ve güzel görüntüleri, kulaklar güzel sesleri ve damaklar çeşitli tatlı şeyleri istediği gibi gönüller de Allah'ı ister ve ancak Allah'ı anmakla tatmin olur.
Her çeşit sıkıntı, bunalım ve gönül darlığından kurtulmak isteyenler, ruhsal huzuru ve mutluluğu arayanlar, tevbe edip gönüllerini günahlardan arındırsalar ve Allah Allah diye yansalar, kendilerini başka dünyalarda bulur ve huzura kavuşup her açıdan mutlu olurlar.
Günahlardan arınan ve Allah sevgisi ile dolan gönüllere gayb (gizlilik) âleminden mânevî kapılar açılır ve o kapılardan gizli sırlar gelmeye başlar. Zamanla onlar gönül ehli olur ve yapacakları her işi gönüllerine danışırlar. İşte gerçek insanlık budur, çünkü insan bu fıtrat üzere yaratılmıştır.
İnsan bu fâni dünyada nurun simgesi olan ruhsal hayatı tercih ederse, sonu cennetle noktalanır. Zulümâtın simgesi olan hayvansal hayatı tercih ederse, sonu cehennemle noktalanır!..
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
İLGİLİ VİDEO KLİBİMİZ
コメント