Yüce Allah buyuruyor:
(Ya Muhammed!) De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm var ya, o sizi (bir gün) mutlaka bulacaktır. Sonra, gizliyi de, açığı da bilene (Allah'a) döndürüleceksiniz. O size yaptıklarınızın hepsini haber verecek (hesaba çekecek) tir. (Cuma, 8)
Ölümden kaçıp kurtulmak isteyenler, en modern hastanelerde gözetim altında olsalar, en güçlü askerî birlikler tarafından korunsalar, nükleer denizaltılarla okyanusların derin sularına dalsalar ya da dünyayı aşıp uzay aracı ile gezegenler arasında dolaşsalar,
Takdir edilen sayılı nefesleri tükenince ve Allah (c.c.) emir verince, ölüm meleği Azrâil (a.s.) aniden karşılarına dikilip tatlı canlarını alır. Sonra gizliyi de açığı da yani her şeyi bilen Allah'a (c.c.) döndürülür ve mahşer yerinde hesaba çekilirler.
Yüce Allah buyuruyor:
Ey îman edenler! Allah'tan korkun ve herkes yarına (ölümden sonrasına) ne hazırladığına baksın! (Haşr, 18)
“Ölümden korkmanın ecele faydası yok” derler, doğrudur. Ölümden korkmanın ecele faydası olmadığına göre ölümden değil Allah'tan korkalım ve yarına, mezara, mahşere sevap-günah olarak neleri hazırladığımıza bakalım.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
(Nefsânî) zevkleri keseni (ölümü) çok hatırlayın! (Tirmizî-İbni Mâce-Nesâî)
Nefsimizin şehvet, öfke, onur, benlik, kin ve kibir gibi duygularını frenlemek ve aşırı dünya tutkusundan kurtulmak için ölümü çok hatırlayalım. Bir gün teneşir üstünde yıkanacağımızı, beyaz kefeni giyeceğimizi, tabuta binip mezar denilen bir çukura gömüleceğimizi ve dostlarımızın bizi yalnız bırakıp döneceğini unutmayalım!
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Öğüt verici olarak insana ölüm yeter! (Taberânî-Beyhakî)
“Ârife bir işâret yeter” yani fazla söze gerek yok derler. Gerçekten her gün en yakınlarını, dost, arkadaş ve komşularını bir bir toprağa gömenlere, öğüt verici ve ibret alıcı olarak ölüm yeter.
Ne yazık ki bazı kimseler sevdiklerini bir bir kara toprağa teslim ettikleri, üzerini toprakla örttükleri ve onları yapayalnız bırakıp döndükleri halde,
Bir gün kendisinin de aynı şekilde öleceğini, aynı kara toprağa gömüleceğini ve dostlarının kendisini de yapayalnız bırakıp döneceğini düşünmedikleri için ölenlerden ibret alamıyor ve ölüme hazırlıksız yakalanıyorlar.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Eğer hayvanlar ölüm konusunda sizin bildiklerinizi bilselerdi, onlardan semiz (besli, lezzetli) et yiyemezdiniz. (Beyhakî)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Akıllı kimse, nefsini sorgulayan ve ölümden sonrası için çalışandır. Âciz kişi de, nefsini isteklerine tâbi kılan ve boş yere Allah'tan dileklerde bulunandır. (Tirmizî-İbni Mâce)
Aklın görevi geleceğini düşünmek ve gereken önlemleri almaktır. Bu nedenle Peygamberimiz (s.a.v.) “Akıllı kimse, nefsini sorgulayan ve ölümden sonrası için çalışandır” buyuruyor.
Ne yazık ki bazı kimseler servetine güvenip hasta olsam dış ülkelere gider ve orada tedavi olurum yani ölümden kurtulurum diyor. Bazıları da mâkam, mevki ve yetkisine güvenip kendini dev aynasında görüyor ve ölümü anmak bile istemiyor. Bazıları da çağdaşlık kaprisine kapılıp ölümden ürküyor ve bu çağda ölümün lâfı mı olur? diyor. Bazıları da işlerin yoğunluğundan ölümü hatırlamaya, namaz kılmaya ve ölümden sonrası için çalışmaya vaktimiz yok ki diyor.
Sonuç!
Servetine güvenip hasta olsam dış ülkelere giderim diyenler, mâkam, mevki ve yetkisine güvenip kendini dev aynasında görenler ve ölümü anmak bile istemeyenler, çağdaşlık kaprisine kapılıp ölümden ürkenler ve bu çağda ölümün lâfı mı olur? diyenler, işlerin yoğunluğundan ölümü hatırlamaya, namaz kılmaya ve ölümden sonrası için çalışmaya vaktimiz yok ki diyenler de,
Takdir edilen vakit gelince, mal, mülk, mâkam, mevki hayal oluyor, çağdaşlık kaprisleri serab oluyor, bilim ve teknoloji çaresiz kalıyor ve Azrâil (a.s.) canlarını alınca adları cenaze oluyor.
Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhüma diyor ki:
Bir gün ensârdan biri Peygamberimiz (s.a.v.) in yanına gelip selâm verdi ve sonra,
“Ya Resûlallah! Hangi mü'min daha zekidir? diye sordu.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Ölümü en çok hatırlayan ve ölümden sonrası için en iyi hazırlık yapandır”. (İbni Mâce)
Dünya, ay, güneş, yıldızlar ve galaksiler, uzayda hızla bir sona doğru giderken, kıyâmet de aynı hızla bize doğru geliyor ve ölüm meleği bizi gözlüyor. Gerçekte ana karnından dünyaya geldiğimiz anda geriye sayım işlemimiz başlamış ve âhiret yolculuğumuz başlamıştı bile. Her an, her saniye hızla bu geçici dünyadan uzaklaşıyor ve âhirete yaklaşıyoruz. Mezarımızda rahat yatmak ve âhiret âleminde ebedî mutlu yaşamak için ölümü çok hatırlayalım ve ölümden sonrasına en güzel bir şekilde hazırlanalım!..
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
ÖLÜME HAZIRLANMAK KONULU SOHBETİMİZ
Comments