Selâm nedir?
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Allah Âdem'i yaratınca ona: “Git oturmakta olan şu meleklere selâm ver ve senin selâmına nasıl karşılık vereceklerini iyi dinle! Çünkü senin ve neslinin selâmı o olacaktır” buyurdu.
Âdem (a.s.) meleklere:
“es-Selâmü aleyküm” diye selâm verdi. Melekler:
“es-Selâmü aleyke ve rahmetullah” diye karşılık verdiler. Onun selâmına “ve rahmetullah” ı ilâve ettiler. (Buhârî-Müslim)
Esmâ-i Hüsnâ'dan (Allah'ın en güzel isimlerinden) olan selâm, Hz. Âdem yaratılmadan önce de melekler arasında yaygındı ki, Allah (c.c.) Hz. Âdem'e, “Git oturmakta olan şu meleklere selâm ver ve senin selâmına nasıl karşılık vereceklerini iyi dinle! Çünkü senin ve neslinin selâmı o olacaktır” buyurdu.
Hz. Âdem “es-Selâmü aleyküm” diye çoğul zamiri ile selâm verince, melekler bir kelime ilâve ederek ve tekil zamiri ile “es-Selâmü aleyke ve rahmetullah” diye karşılık verdiler.
İşte Hz. Âdem'in ve neslinin yani tüm insanlığın gerçek ve Allah (c.c.) katında geçerli olan selâmı budur. Bunun dışında iyi günler, iyi geceler, günaydınlar ve merhabalar gibi sözlü ya da el işareti ve baş eğme gibi her çeşit selâmlaşmalar gerçek selâmı ortadan kaldırdığı için bid'attır.
Yüce Allah buyuruyor:
Bir selâm ile selâmlandığınız zaman, siz de ondan daha güzeli ile selâm verin; ya da aynı şekilde karşılık verin. (Nisâ, 86)
Allah (c.c.): “Bir selâm ile selâmlandığınız” yani size selâm verildiği zaman “siz de ondan daha güzeli ile selâm verin; ya da aynı şekilde karşılık verin” buyurduğu için,
Bize es-Selâmü aleyküm (Allah'ın selâmı üzerinize olsun) diye selâm verildiği zaman biz onun selâmına melekler gibi bir kelime ilâve ederek, ve aleykümü's-selâm ve rahmetullah (Allah'ın selâmı ve rahmeti üzerinize olsun) dersek, onun selâmına daha güzeli ile karşılık vermiş oluruz.
Eğer bir kelime daha ilâve ederek, ve aleykümü's-selâm ve rahmetullâhi ve berekâtühü (Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun) dersek, onun selâmına çok daha güzel bir şekilde karşılık vermiş ve daha çok sevap kazanmış oluruz. Çünkü “es-Selâmü aleyküm” diye selâm verene 10, “es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah” diye selâm verene 20 ve “es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühü” diye selâm verene 30 sevap verilir.
Eğer vav (ve) ile sadece, ve aleykümü's-selâm (Allah'ın selâmı sizin de üzerinize olsun) dersek, misli ile karşılık vermiş oluruz ve iki taraf da selâmın sevabından yararlanmış olur.
Eğer vav'sız sadece, aleykümü's-selâm (Allah'ın selâmı sizin üzerinize olsun) dersek, iki taraf da sizin üzerinize, sizin üzerinize derken selâm ortada kalır ve sevabından hiç kimse yararlanamaz.
Verilen selâmı almak zorunlu mu?
Allah (c.c.) size selâm verildiği zaman ona karşılık verin (verilen selâmı alın) buyurduğu için, verilen selâmı almak tek kişiye farz-ı ayn, birden fazla olanlara farz-ı kifâyedir. Verilen selâma karşılık en azından “ve aleykümü'sselâm” demek farz olduğundan, farzı terk etmek büyük günahtır.
Verilen selâmı almak farz, selâm vermek ise sünnettir. Ancak selâmın yaygınlaşmasına, sünnetin ihyâsına ve karşı tarafın önemli bir farzı yerine getirmesine neden olduğundan, selâm vermek daha faziletlidir. Bu nedenle,
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
İnsanların Allah katında en değerli olanı, selâmı önce verenidir. (Ebû Dâvûd-Tirmizî)
Eğer Allah (c.c.) “Namaz kılın, zekât verin” buyurduğu gibi selâm verin buyursaydı, dışarıda karşılaştığımız bütün müslümanlara selâm vermemiz farz olurdu. Günümüzün koşullarında ve insanların yoğun olduğu yerlerde bu ilâhî emri uygulamak gerçekten çok güç olurdu.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Siz, îman etmedikçe cennete giremezsiniz ve birbirinizi sevmedikçe de (gerçek) îman etmiş olamazsınız. Size bir şey bildireyim mi? Onu yaptığınız zaman birbirinizi seversiniz. Aranızda selâmı yayınız (bol bol selâm veriniz). (Müslim- Tirmizî-İbni Mâce-Ebû Dâvûd)
Müslümanların evrensel parolası Es-Selâmü aleyküm ve işareti de ve aleykümü's-selâm'dır. Bu nedenle ırkı, rengi, dili, ülkesi ve kıt'ası ne olursa olsun, müslümanlar aralarındaki küskünlüğü, kıskançlığı ve grupsal taassubu aşıp bu evrensel parola ile işaretinin altında birleşseler ve Allah'ın (c.c.) selâmını esirgemeden aralarında bol bol yaysalar,
Hiç kuşkusuz birbirlerini sevip gerçek îmana kavuşur ve o güzelim cennette ebedî mutlu olurlar. Aksi halde din düşmanlarının baskı, zulüm ve egemenliği altında yaşama zorunluluğunda kalırlar.
Gayr-i müslimlere selâm verilir mi?
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Yahudilere ve hıristiyanlara önce siz selâm vermeyin. (Müslim-İbni Mâce-Tirmizî)
Yahudi, hıristiyan ve ateistlere hidâyet dilemenin dışında başka tür dua edilmesi yasaklandığı için, sağlık, sıhhat ve âfiyet dileme anlamında olan selâm verilemez ve onlara hayır dua edilemez.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kitap ehli olan (yahudi ve hıristiyan) lar size selâm verdikleri zaman, onlara: “Ve aleyküm” deyin. (Buhârî-Müslim)
Kitap ehli denilen yahudilere ve hıristiyanlara öncelikle selâm verilmesi yasaklandığı gibi onlar selâm verince de sadece “Ve aleyküm” (sizin üzerinize olsun) denir. Yahudiler Peygamberimize (s.a.v.) beddua anlamında olan “es-Sâmü aleyke, ya Ebe'l-Kâsım!” diye selâm verir ve ardından anlamadı diye gülüşürlerdi. Halbuki Peygamberimiz (s.a.v.) “Ve aleyküm” yani sâm sizin üzerinize olsun diyordu ama zavallılar beddualarının kendi başlarına döneceğinin farkında değillerdi!
Kadınlara selâm verilir mi?
Esmâ Binti Yezîd radıyallahu anhâ diyor ki:
Resûlallah (s.a.v.) bir gün mescide uğradı, bir grup kadın da orada oturuyordu. Resûlullah (s.a.v.) eli ile de işaret ederek onlara selâm verdi. (Tirmizî-Ahmed İbni Hanbel)
Bir erkek yabancı kadınlara selâm veremez, verse bile kadın onun selâmını almaz. Ancak fitne korkusu olmadığı ve birbirleriyle konuşma zorunluluğu olduğu zaman, erkek kadına ve kadın da erkeğe selâm verebilir.
Çocuklara selâm verilir mi?
Enes radıyallahu anhü diyor ki:
Ben çocuklarla oynarken Resûlüllah (s.a.v.) yanımıza geldi; bize selâm verdi ve beni görevle bir yere gönderdi. (Müslim)
Enes radıyallahu anhü çocukların yanına uğrayınca onlara selâm verirdi ve derdi ki:
Resûlullah (s.a.v.) böyle yapardı. (Buhârî-Müslim-Ebû Dâvûd-Tirmizî-İbni Mâce)
Çocukların küçük yaşta İslâmî kuralları öğrenmelerine, yaşayıp uygulamalarına ve bilinçli müslüman olarak yetişmelerine çok özen gösteren Peygamberimiz (s.a.v.), çocukların yanına gider, onlara selâm verir ve ayaküstü biraz sohbet ederdi.
Eve girerken selâm
Yüce Allah buyuruyor:
Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından bereket ve güzel, (huzurlu) bir yaşam dileği olarak (ev halkına, kimse yoksa) kendinize selâm verin. (Nûr, 61)
Selâm, maddî ve mânevî her çeşit güzellikleri içeren en büyük bir dua olduğundan, evine giren kimse öncelikle ev halkına, evde kimse yoksa kendine “es-selâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâlihîn” (selâm bizlere ve Allah'ın bütün sâlih kullarına olsun) diye selâm verir.
Enes radıyallahu anhü diyor ki:
Resûlüllah (s.a.v.) bana dedi ki:
“Yavrucuğum! Kendi ev halkının yanına girdiğin zaman onlara selâm ver ki, sana ve ev halkına (huzur) bereket olsun. (Tirmizî)
Başka evlere girerken
Yüce Allah buyuruyor:
Ey îman edenler! Kendi evlerinizin dışında başka evlere izin almadan ve sahibine selâm vermeden girmeyin. (Nûr, 27)
Hiç kimse en yakın akrabası ya da en samimi arkadaşı ve dostu da olsa başkasının evine izin almadan yani ev sahibi buyurun diye kapıyı açmadan giremez.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
İzin istemek üç defadır. Eğer izin verilirse girersin, aksi halde geri dönersin. (Buhârî-Müslim)
İzin isteme hakkı üç defadır. Bu da peşi peşine değil, belirli aralıklarla üç defa ya zile basarak ya telefon ederek ya da seslenerek izin istedikten sonra biraz bekler, eğer cevap veren ya da kapıyı açan olmazsa dördüncü defa tekrar izin istemeden dönüp gider.
Ayrılırken selâm
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Sizden biriniz bir meclise (oturma yerine) varınca hemen selâm versin. Oradan ayrılmak istediği zaman da yine selâm versin. Önceki selâmı, sonraki (ayrılırken verdiği) selâmından daha üstün değildir. (Ebû Dâvûd-Tirmizî)
Bir yere gittiğimiz zaman da ve oradan ayrılırken de selâm vermek sünnettir. Bizler bir yere gittiğimizde genelde selâm veririz. Ancak ayrılırken yaygın bid'ata uyup sünneti terk eder ve iyi günler ya da iyi akşamlar diye oradan selâmsız ayrılırız. Gerçekte sevap açısından iki selâm arasında bir fark yoktur; çünkü ikisi de sünnettir.
Musâfaha
Enes radıyallahu anhü diyor ki:
Sahâbeden bir kimse dedi ki:
Ya Resûlallah! Bizden biri (din) kardeşi ya da dostuyla karşılaştığında onun için eğilir mi?
Peygamberimiz (s.a.v.):
“Hayır eğilemez” buyurdu.
Ona sarılıp öpebilir mi? dedi. Peygamberimiz (s.a.v.):
“Hayır” buyurdu.
Peki elini tutup musâfaha edebilir mi? dedi. Peygamberimiz (s.a.v.):
“Evet” (musâfaha eder) buyurdu. (Tirmizî-İbni Mâce-Ahmed İbni Hanbel)
İslâm'da ister diri, ister ölü olsun hiç kimseye saygı duruşu yapılmaz ve hiç kimseye eğilerek selâm verilmez. Erkeğin erkeği ve kadının kadını öpmesi de hoş değildir. Sarılmaya muânaka denir uzaktan gelenler için geçerlidir.
Peygamberimiz (s.a.v.) Habeşistan'dan gelen amcası Ebû Tâlib'in oğlu Câfer'i kucaklayıp karşıladı ve “Hayber'in fethine mi, Câfer'in gelmesine mi sevineyim?” dedi.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
İki müslüman karşılaşıp da biri diğerine selâm verdiği zaman, hangisi arkadaşına karşı daha güler yüzlü ise Allah katında o daha sevimlidir. Musâfaha da ederlerse, Allah onlara yüz rahmet indirir; bunun doksanı (musâfaha için) elini ilk uzatana, onu da diğerinedir. (Tirmizî)
İslâm'da her konuda hayırlara öncülük edenler Allah (c.c.) katında daha değerlidir. Bu nedenle selâm vermek sünnet ve verilen selâmı almak farz olduğu halde, selâm veren yani selâma öncülük eden daha çok sevap aldığı gibi musâfahada öncülük edip elini ilk uzatan da daha çok sevap alır.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
İki müslüman karşılaştıklarında (selâm'dan sonra) musâfaha ederlerse, birbirinden ayrılmadan önce günahları bağışlanır. (Ebû Dâvûd-Tirmizî-İbni Mâce)
İki elle yapılan tokalaşmaya musâfaha denir. Irkı, rengi, dili, mezhebi ve meşrebi (grubu) farklı da olsa, iki müslüman karşılaştıklarında önce selâm verip sonra musâfaha etseler, birbirinden ayrılmadan önce küçük günahları bağışlanır ve oradan tertemiz ayrılırlar. Neden mi?
Çünkü her anne-baba çocuklarının birbiriyle güzel geçinmelerini sevdiği ve bundan mutluluk duyduğu gibi kuşkusuz Allah (c.c.) de kullarının birbirleri ile güzel geçinmelerini sever ve onları günahlarını bağışlama ve bol sevaplarla ödüllendirir.
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
İSLAM'DA SELÂM VE MUSÂFAHANIN ÖNEMİ KONULU SOHBETİMİZ
Commentaires