Beyinsel ibâdet nedir?
Madde âlemindeki denge-düzenin gereği birbirinden güzel ve birbirinden farklı özellikler içeren varlıklara ibretle bakıp, onları yaratan, yöneten ve dilediği gibi yönlendiren Yüce Allah’ın sonsuz ve sınırsız kudretini düşünmeye beyinsel ibâdet (tefekkür) denir.
İnsan beyni düşünme, dinleme, bilgi toplama, topladığı bilgileri depolama, kodlama ve gerektiğinde hatırlama yeteneğine sahip olduğundan, bedenimizin yönetim merkezi konumundadır. Bu nedenle Yüce Allah onu kemikten doğal bir kale içinde koruma altına almış ve beyinsel ibâdetleri, bedensel nâfile ibâdetlerden üstün kılmıştır.
Ancak, güzel şeyleri görebilmemiz için gözümüzü güzel şeylere çevirmemiz gerektiği gibi, güzel şeyleri düşünebilmemiz için de beynimizi güzel şeylere çevirmemiz yani beynimize güzel programlar yüklememiz gerekir.
Eğer biz beynimize güzel programlar yüklemezsek, beyin sürekli çalıştığından ya kodlanmış eski olumsuz ve karamsar programları gündeme getirip moralimizi bozar ya da şeytanın yüklediği evham programları ile bizi bunalıma sürükler.
Kuşkusuz en güzel programlar, Kur’an’daki düşünme ibâdeti ile ilgili mânevî programlardır. Biz bu mânevî programları beynimize yüklersek, beyin yüklediğimiz programla uğraşırken, eski kodları gündeme taşıyamaz ve şeytanın olumsuz dürtülerine hiç aldırmaz.
Yüce Allah buyuruyor:
Kuşkusuz göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde (dünyanın dönüşünde), akıl sahipleri için ibretler vardır.
Onlar ayakta iken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı zikrederler, göklerin ve yerin yaradılışını düşünürler (ve derler ki:) “Ey Rabbimiz! Sen bunu boş yere (hikmetsiz) yaratmadın. Seni tenzih ederiz, bizi ateşin azabından koru.” (Âl-i İmran - 190 - 191)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Bu âyet-i okuyup da düşünmeyene (tefekkür etmeyene) yazıklar olsun! (Müslim)
İşte Kur’an’daki mânevî programlardan biri de bu âyet-i kerîmedir. Bu âyette, “göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde ve uzayıp kısalmasında nefsin tutsağı olmayan akıl sahipleri için ibretler vardır” buyuruluyor.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Bir saatlik tefekkür (ibretle düşünme), bir yıllık (nâfile) ibâdetten hayırlıdır. (İbni Hibban)
Bir saatlik (yani bir anlık) düşünme ibâdeti, gafletle yapılan bir yıllık nâfile ibâdetten hayırlıdır.
Çünkü şeytani, dürtülerden, hayâl ve evhamlardan arınarak varlıklar âlemini tefekkür eden kimsenin gönlü uyanır, îmanı taklitten tahkik (kesinlik) derecesine ulaşır ve gerçek mü’minlerden olur.
Bizler de îmanımızın tahkik derecesine ulaşması için bu âyetin ışığında önce üzerinde yaşadığımız dünyaya, atmosfere ibretle bakalım ve sonra uzay yolculuğuna çıkalım.
Güneşin uydusu olan dünyanın ekvator çapı 12.756 km. ve toplam yüzey alanı 510.200 milyon km² olup, bunun yüzde 70,8’i su ve yüzde 29,2’si karalarla kaplıdır.
Dünya saatte 1666 km. hızla 24 saatte kendi ekseni etrafında bir defa döner ve bu dönüşünden gece- gündüz meydana gelir. Ancak dünyanın ekseni yerküresi ile güneş arasındaki doğruya tam dik olmayıp 23,5 derece eğik olduğundan, sadece ekvator üzerinde gece ile gündüz her zaman eşit, diğer yerlerde ise geceler ve gündüzler sürekli uzayıp kısalır.
Bizler küçücük bir kaya parçasını kaldırmada zorlanırken, dünya denilen bu dev kütleyi yaratan, uzay boşluğunda bir yörüngeye oturtan ve 150 milyon km. uzaklıktaki güneşin çekim gücüne bağlayan Allah, gerçekten sonsuz ve sınırsız güç sahibidir.
Dünyayı kuşatan atmosfere gelince!
Yüce Allah dünyanın çevresini azot, oksijen, karbondioksit, argon, hidrojen, neon, helyum ve ozon gibi ısı ve ışığı geçiren gazlarla kuşatmış ve gazlar arasında çok hassas bir denge kurmuştur.
Bitkiler dâhil yeryüzündeki bütün canlıların hayâtı, atmosferi oluşturan gazlara ve gazlar arası dengenin korunmasına bağlıdır. Eğer dünyanın çevresinde atmosfer tabakası olmasa ya da gazlar arası denge bozulsa, örneğin oksijen gazı daha az ve karbondioksit gazı daha fazla ya da aksi olsa, yeryüzündeki bütün canlılar bundan etkilenir ve yaşam koşulları bozulur.
Ayrıca atmosfer tabakası, uzaydan gelen meteorlar (göktaşları) ile güneşten gelen ultraviyole gibi zararlı ışınlara karşı da dünyayı koruduğundan, atmosfersiz dünya cehenneme dönüşür ve yeryüzün de tek bir canlı varlık yaşayamaz.
Enerji kaynağımız güneşe gelince!
Hidrojen atomlarının helyum atomlarına dönüşmesi ile güneşte her dakika 240 milyon ton kütle enerjiye dönüşür ve bunlar korkunç patlamalar ve kızgın alevler şeklinde etrafa yayılır.
Eğer güneşteki patlamalar milyarlarca ton atom bombasına eşit düzeyde olursa, dünyadaki tüm haberleşme sistemleri alt üst olur ve bilgisayarlar çalışamaz duruma gelir.
Yüce Allah buyuruyor:
Güneş, kendisi için belirlenen yörüngesinde hareket eder. İşte bu, Azîz ve Alîm olan Allah’ın takdiridir. (Yâsin - 38)
Samanyolu Galaksisi’nin merkezinden 30.000 ışık yılı uzaklıkta bulunan güneş, çekim kuvveti ile kendine bağlı olan uyduları ve uydularının uyduları ile birlikte Allah’ın takdir ettiği yörüngede, yani Samanyolu Galaksisi’nin merkezi etrafında saniyede 250 km. hızla döner ve bir turunu 225 milyon yılda tamamlar.
Dünyadaki canlıların yaşam koşulları güneşten gelen enerjiye (ısı ve ışığa) bağlıdır. Bu enerji kesilir ya da dünya ile güneş arasındaki 150 milyon km.lik mesafe dengesi bozulursa, dünyada hayat olmaz ve tek bir canlı yaşayamaz.
Çapı 1.391.000 km. ve ağırlığı dünyanın ağırlığının 332.000 katı olan güneşi yaratan, yörüngesine oturtan ve Samanyolu Galaksisi’nin merkezinde döndüren Allah, kuşkusuz Azîz’dir (her şeye gücü yeter) ve Alîm’dir (her şeyi bilir).
Galaksiler âlemine gelince!
Öncelikle güneş sistemimizin, yani dünyanın da içinde bulunduğu Samanyolu Galaksisi’nden başlayalım ve sonra uzay yolculuğumuza devam edelim. Geceleri başımızı kaldırıp gökyüzüne baktığımızda, gördüğümüz yıldızların yani dünya semâsındaki yıldızların tamamı bu galaksiye aittir.
Çapı 100.000 ışık yılı olan Samanyolu Galaksisi’nde, güneşimiz gibi ve güneşimizden çok daha büyük çapta yaklaşık 200 milyar yıldız bulunmaktadır. Bu yıldızların her biri uyduları ve uydularının uyduları ile birlikte takdir edilen yörüngelerinde hareket ettikleri gibi Samanyolu Galaksisi de tüm yıldızları ile birlikte Yüce Allah’ın takdir ettiği bir yörüngede hareket etmektedir.
Ya Samanyolu’ndan sonrası?
Uzay yolculuğumuza devam edebilsek ve milyonlarca ışık yılı daha ileri gidip ikinci semâya ulaşabilsek, Samanyolu’ndan çok daha büyük çapta milyonlarca dev galaksilerle karşılaşır ve bunlar uzaya nasıl sığıyor diye şaşkınlıktan secdeye kapanırız.
Biz, bu milyonlarca dev galaksiler uzaya nasıl sığıyor diye düşünürken, bu galaksilerin yüz milyarca yıldızları ile birlikte ve korkunç bir hızla uzaydaki belirli bir merkeze doğru hareket ettiklerini görürüz.
Allahım!
Nereye gidiyor bunlar?
Milyarlarca yıldan beri korkunç bir hızla hareket ettikleri halde, neden hâlâ o belirli merkeze ulaşamadılar?
Yoksa o belirli merkeze ulaştıkları zaman devran tamam olup kıyâmet mi kopacak?
Bedenindeki tek bir hücreye sözünü geçiremeyen ve Azrâil’e karşı direnemeyip hemen teslim olan zavallı insanın, Sübhânallah diye Allah’ı tenzih etmenin ve İlâhi emirlere kayıtsız şartsız boyun eğmenin dışında elinden ne gelir ki!
Ya Rab! Sen o kadar büyüksün ki, biz âciz kullarını bağışla! Günahlarımızı af eyle ve bizleri o korkunç cehennemin ateşinde yakma! Âmîn ve’l-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn...
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
KIRDA TEFEKKÜR KONULU SOHBETİMİZ
Comments