Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kim faziletine inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı ihyâ ederse (terâvih namazını kılarsa) geçmiş günahları bağışlanır. (Buhârî-Müslim-Ebû Dâvûd-Tirmizî-Nesâî)
Tervîha'nın çoğulu olan terâvih, oturmak, dinlenmek demektir. Terâvih namazının her dört rek'atında selâmdan sonra oturulup biraz dinlenildiği için Ramazan gecelerinde yatsı namazının farzından sonra kılınan namaza terâvih denir.
Yukarıdaki hadîs-i şerif'de, Ramazan ayını gündüzleri oruç tutarak ve geceleri yirmi rek'at terâvih namazı kılarak ihya edenlerin, geçmiş günahlarının bağışlanacağı haber veriliyor. Bu geçici dünya âlemine âhiret penceresinden bakanlar için, gerçekten ne büyük avantaj ve kaçırılmaması gereken bir fırsat!
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kuşkusuz Allah size Ramazan orucunu farz kıldı, ben de kıyâmını (terâvih namazını) sünnet kıldım. Kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek orucunu tutar ve terâvih namazını kılarsa annesinden doğduğu gün gibi günahlarından arınır. (Nesâî-İbni Mâce-Ahmed İbni Hanbel)
Ramazan ayında gündüzleri ah vah diye şikâyet etmeden oruç tutanlar ve geceleri de yatsı namazından sonra mânevî mesâiye kalıp yirmi rek'at terâvih namazını kılanlar, hiç kuşkusuz kul hakkı hâriç annelerinden yeniden doğmuş gibi tertemiz ve günahsız bir şekilde bayrama kavuşurlar.
Terâvih namazı sünnet midir?
Akıllı olup erginlik çağına eren ve müslüman olan erkek-kadın bütün müslümanlara terâvih namazı sünnet-i müekkeddir, cemaatle kılınması ise sünnet-i kifâyedir.
Bir Ramazan gecesinde Peygamberimiz (s.a.v.) in mescidde terâvih namazını kıldığını gören sahâbeler, hemen mescide geldiler ve Peygamberimiz'e (s.a.v.) uyup namaz kılmaya başladılar.
İkinci gece daha kalabalık bir cemaat mescide gelip Peygamberimiz (s.a.v.) ile birlikte terâvih namazını kılınca, Peygamberimiz (s.a.v.) üçüncü gece mescide gelmedi ve nedenini soranlara, “Terâvih namazının ümmetime farz kılınmasından korktum” buyurdu.
Ancak, Ramazan gecelerinde terâvih namazını mescidde kılmaktan çok feyiz alan sahâbeler, bazen tek başlarına ve bazen küçük gruplar halinde cemaatle terâvih namazını kılmaya devam ettiler ve mübârek Ramazan ayının gecelerini ihya ettiler.
Hz. Ebû Bekir'den sonra halife olan Hz. Ömer, bu kargaşaya son vermek için bir çözüm aradı ve bazı sahâbelerle istişâre edip görüşlerini aldıktan sonra, terâvih namazının topluca bir imamın arkasında kılınmasına karar verdi ve ünlü kurrâlardan olan Übey İbni Ka'b'a (r.a.) bu görevi verdi.
Hz. Ömer'in başlattığı bu uygulama, ondan sonra halife olan Hz. Osman ve Hz. Ali döneminde de devam etti, sahâbeler ve tâbiin bu üç halifenin döneminde ve onlardan sonraki dönemlerde de terâvih namazını cemaatle kılmaya devam ettiler.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Sizin üzerinize gereken, benim sünnetime ve (benden sonra) doğru yolda olan Hulefâ-i Râşidîn'in sünnetine (yoluna) sarılmanızdır. (Ebû Dâvûd-Tirmizî-İbni Mâce)
Hulefâ-i Râşidîn'in ikincisi olan Hz. Ömer'in emriyle binlerce sahâbeye imam olan Übey İbni Ka'b (r.a.), iki rek'atta bir selâm vererek ve her dört rek'atın sonunda biraz oturarak hatimle terâvih namazını yirmi rek'at olarak kıldırdı ve bu uygulama sahâbelerin söz birliği ile kabul edildi.
Hulefâ-i Râşidîn'den Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin dönemleri ile tâbiin ve tebe-i tâbiin dönemlerinde terâvih namazı yirmi rek'at kılındığı gibi onlardan sonra da günümüze kadar aynı uygulama devam ettiğinden, bunun dışında Hadîs-i âhâd'a dayanan rivâyetlerle amel edilemez.
Hanefi'ye göre, terâvih namazını iki rek'atta bir selâm vererek kılmak daha faziletli olmakla birlikte, dört rek'atta bir selâm vererek kılmak da câiz (geçerli) dir. Ancak dört rek'atta bir selâm verildiğinde, ikinci rek'atın sonundaki oturuşta Ettehiyyatü'den sonra Allahümme salli alâ ile Allahümme bârik alâ'yı okumak ve üçüncü rek'ata kalkınca da Sübhâneke'yi okumak sünnettir. Terâvih namazını sekiz, on ya da yirmi rek'atta bir selâm vererek kılmak ise mekruhtur.
Şâfi'ye göre, bütün nâfile namazlarda olduğu gibi terâvih namazında da iki rek'atta bir selâm verilir, dört rek'atta bir selâm vermek câiz (geçerli) değildir.
Uyarı!
Terâvih namazı da diğer namazlar gibi bir ibâdettir ve bu nedenle diğer namazlarda geçerli olan kurallar terâvih namazında da aynen geçerlidir. Gerçek böyle iken imamların bir kısmı, belki de çoğunluğu terâvih namazlarında kurallara değil, nefislerine uyuyor ve cemaat böyle istiyor bahanesi ile ne yazık ki terâvih namazları ibâdet olmaktan çıkıyor ve yat kalk eğitimine dönüşüyor.
Ancak, Allah (c.c.): “Kur'an'ı tertil ile oku” (Müzzemmil, 4) buyuruyor. Harfleri mahrecinden çıkararak kelimeleri tane tane okumaya tertil denir. Namazda Kur'an âyetlerini yangından mal kaçırır gibi alelacele harfleri ve kelimeleri yutarak okumak, Allah'ın Kitabı olan Kur'an'a ve dinin direği olan namaza saygısızlık olduğundan, bu şekilde kılınan namazların iâdesi (tekrar kılınması) ve ayrıca tevbe edilmesi gerekir.
Çünkü farz, vâcib, sünnet ve nâfile namazların hepsinde ta'dîl-i erkân, İmâm-ı Şâfi ile İmâm-ı Ebû Yusuf'a göre farz ve İmâm-ı A'zam ile İmâm-ı Muhammed'e göre vâcib olduğundan, ta'dîl-i erkânsız kılınan namazların iâdesi yani tekrar kılınması vâciptir. (Ta'dîl-i erkân bölümüne bakınız. S. 728)
Allah korkusundan yoksun ve dinde duyarsız olan zavallı jet imamlar, aslında sünnet iken vâcibin kasten terkinden dolayı iâdesi vâcib olan terâvih namazlarını tekrar kıldırmamakla, büyük sorumluluk altına giriyor ve cemaatin günahına da ortak oluyorlar.
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
TERÂVİH NAMAZI KONULU SOHBETİMİZ
Comentarios