Yüce Allah buyuruyor:
(Kavmi Sâlih'e) dediler ki: “Senden ve seninle beraber olanlardan dolayı uğursuzluğa uğradık”. (Sâlih de) dedi ki: “Sizin uğursuzluğunuz Allah katından (bir uyarı) dır. Kuşkusuz siz, imtihan edilen bir toplumsunuz”. (Neml, 47)
Medine ile Tebuk arasındaki Semud Kavmine peygamber olarak gönderilen Hz. Sâlih, putlara (heykellere) tapınan kavmini gece-gündüz demeden îmana davet ettiği halde onlar putçulukta inatla direnince, Allah (c.c.) rahmetini (yağmuru) kesti ve ülkelerinde korkunç boyutlarda kıtlık, kuraklık ve açlık başladı.
Hayvanları açlıktan ölürken ve çocukları ekmek diye ağlaşırken, onlar putlarına gidip yağmur yağdırması için yalvarıyor ve putları yağmur yağdıramayınca, Hz. Sâlih'e: “Senden ve seninle beraber olanlardan dolayı uğursuzluğa uğradık” diye hakaret ediyor ve kuraklığı Hz. Sâlih'ten gelen bir uğursuzluk diye algılıyorlardı.
İslâm ve uğursuzluk
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
(Hiçbir) hastalık kendiliğinden başkasına bulaşmaz ve uğursuzluk diye bir şey yoktur. Eğer bir şeyde uğursuzluk olsaydı, evde, kadında ve atta (binek aracında) olurdu. (Buhârî-Müslim-Tirmizî-Nesâî-İbni Mâce-Ebû Dâvûd)
Uğur ve uğursuzluk da, şans ve tâlih gibi İslâmî açıdan hiçbir geçerliliği olmayan hayâlî bir kavram olmakla birlikte, şans ve tâlih kavramlarından daha tehlikelidir. Çünkü insanlar şans ve tâlihi ya da şanssızlık ve tâlihsizliği genelde kendilerinden bilirken, uğur ve uğursuzluğu mutlaka başkasından bilir ve işleri ters gidince uğursuz dedikleri kişilere kin beslerler.
Bu nedenle Hz. Sâlih: “Sizin uğursuzluğunuz Allah katından (bir uyarı) dır. Kuşkusuz siz imtihan edilen bir toplumsunuz” diye uğursuzluğu reddetti ve günahlarından dolayı başlarına gelen felâketlerin uğursuzluk değil, imtihan gereği uyarı sinyalleri olduğunu haber verdi.
Yüce Allah buyuruyor:
Kuşkusuz biz, her şeyi bir kader ile yarattık. (Kamer, 49)
İslâm inancına göre her varlık kendi kaderi ile yaratılmıştır ve hiçbir varlık ne kendi kaderini ne de başkalarının kaderini değiştirme gücüne sahip değildir. Bu açıdan baktığımızda! Şans, tâlih, uğur ya da uğursuzluk gibi hayâlî kavramlar gerçek olamaz ve Allah'ın (c.c.) takdir ettiği kader üzerinde etkili olamaz.
Ne yazık ki genelde içe kapalı, aşırı duyarlı ve Allah'tan (c.c.) gafil olan kimseler, daha ileri giderek baykuşların ötmesini, köpeklerin acı acı ulumasını ve önlerinden kara kedilerin geçmesini bile uğursuzluk sayıp evham yapıyor ve paniğe kapılıp karamsar oluyorlar. İşte asıl uğursuzluk budur ve bu tür uğursuzluk saplantısından kurtulmak çok güçtür.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Eşyada uğursuzluk yoktur, Safer ayında (salı gününde) uğursuzluk yoktur ve baykuşun ötmesinde uğursuzluk yoktur. (Müslim)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Horozun öttüğünü duyduğunuz zaman, Allah'ın lütfundan isteyin (dua edin). Çünkü o melek görmüştür. Merkebin (eşeğin) anırdığını duyduğunuz zaman da, şeytandan Allah'a sığının. Çünkü o şeytanı görmüştür. (Buhârî-Müslim-Ebû Dâvûd-Tirmizî)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Gece köpeğin uluduğunu ve merkebin anırdığını duyduğunuz zaman, şeytandan Allah'a sığının, çünkü onlar sizin göremediğinizi görürler. (Ahmed İbni Hanbel-Ebû Dâvûd-Hâkim)
Mekke'nin ve Medine'nin diğer şehirlerden, Ramazan'ın ve Şaban'ın diğer aylardan, perşembe ve cuma günlerinin diğer günlerden farklı özellikleri olsa da, şehirlerin, ayların ve günlerin hiçbiri uğursuz değildir ve hepsinin farklı özellikleri vardır.
Baykuşların, horozların ötmeleri, merkeplerin anırmaları ve köpeklerin ulumaları gibi olaylar, onların kendi dünyaları ile ilgilidir. Kesinlikle insanların uğur ya da uğursuzluğu ile ilgili değildir.
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
DİN VE EFSANE KONULU SOHBETİMİZ
Comments