2770759
top of page
Ahmet Tomor Hocaefendi

VEDÂ HACCI

Güncelleme tarihi: 20 Eyl 2021

Yüce Allah buyuruyor:

Oraya (Kâbe'ye gitmeye) bir yol bulana Beyt-i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. (Âl-i İmrân, 97)

İslâm'ın beş temel ilkesinden biri olan hac; namaz, oruç ve zekâttan sonra farz kılındı. Çünkü Kâbe şehri Mekke, hicretin 8. yılına kadar müşriklerin hâkimiyeti altındaydı. Müşriklerin hâkim olduğu bir yerde, Mekke, Mina, Arafat ve Müzdelife'yi kapsayan bir ibâdet özgürce ve güven içinde yapılamayacağından, önce Mekke fethedildi ve ertesi yıl yani hicretin 9. yılında hac farz kılındı.

Mekke fethedilip müşriklerin hâkimiyetinden kurtarılmış ve hac farz olmuştu ama Mekke'nin çevresinde henüz müslüman olmayan pek çok müşrik kabileler vardı ve bunlar da hac mevsiminde Mekke'ye geliyor ve erkek-kadın çıplak olarak Kâbe'yi tavaf ediyorlardı.

Bu gibi nedenlerle Peygamberimiz (s.a.v.) hicretin 9. yılında hac emîri (kafile başkanı) olarak Hz. Ebû Bekir'i Mekke'ye gönderdi ve kendisi o yıl hacca gitmeyip Medine'de kaldı.

Hz. Ebû Bekir henüz Mekke'ye varmadan müşriklere karşı çok sert bir uyarı ve ültimatom niteliği taşıyan Tevbe Sûresi geldi. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) Tevbe Sûresindeki ilâhî emirleri hacdaki müşriklere tebliğ etmek üzere Hz. Ali'yi görevlendirdi ve kendi devesi ile onu derhal Mekke'ye gönderdi.

Hz. Ali Kurban bayramının birinci günü hacılar Cemre-i akabe'de iken onlara yetişti. Hz. Ebû Bekir âmir olarak mı, memur olarak mı? geldin deyince, hayır memur olarak geldim dedi ve ayağa kalkıp önce, Allah'ın Resûlü'nün elçisi olarak geldiğini söyledi ve ardından Tevbe Sûresinin ilk otuz ya da kırk âyetini okudu.

Sonra, Allah'ın Resûlü tarafından şu dört şeyi size tebliğ etmekle görevliyim dedi.

1- Bu yıldan sonra hiçbir müşrik Kâbe'ye yaklaşamayacak.

2- Bundan sonra hiç kimse çıplak olarak Kâbe'yi tavaf edemeyecek.

3- Cennete sadece mü'minler girecek.

4- Müşrik kabileler tarafından bozulmayan antlaşmalar, antlaşma süresinin sonuna kadar yürürlükte kalacak.

Hz. Ali Allah'ın Resûlü adına bu bildiriyi okuyunca bazı müşrikler, kılıç ve mızraktan bahsedip İslâm'a karşı meydan okumaya kalkıştılar ama kısa zamanda bütün müşrik kabileler İslâmlaştı ve Arap Yarımadası tarihinde ilk defa barış, huzur ve güven ortamına kavuştu.

]]]

Peygamberimiz (s.a.v.) ertesi yıl yani hicretin 10. yılında hacca gideceğini ve isteyen herkesin katılabileceğini haber verdi. Haber Medine dışında bütün kabilelere ulaştı ve insanlar bölük bölük Medine'ye gelmeye başladı.

Peygamberimiz (s.a.v.) Zilkâde ayının 25. günü öğle namazını Medine'de kıldıktan sonra orada toplanan büyük bir hac kafilesi ile birlikte yola çıktı ve 4 mil (7,5 km.) uzaklıktaki Zülhuleyfe denilen mîkat (ihram giyme) yerine geldi. Geceyi mîkat yerinde geçiren Peygamberimiz (s.a.v.), ertesi günü ihramı giyip niyet etti ve öğle namazını kıldıktan sonra orada toplanan 40.000 kişilik büyük bir hac kafilesi ile Mekke'ye doğru yola çıktı.

Yaşlılarla ağır hastaların dışında erkek-kadın herkes Peygamberimiz (s.a.v.) ile birlikte hac yapmak istediğinden, yol boyunca sürekli katılanlar oldu ve on binlerce kişinin getirdiği “Lebbeyk Allahümme lebbeyk; lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk, innel hamde venni'mete leke vel'mülk, lâ şerîke lek” telbiye sesleri ile ıssız çöller bile aşka geldi.

Yol boyunca gruplar halinde sürekli katılımlar oldu ve sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) in mânevî başkanlığını yaptığı hac kafilesi çığ gibi büyüye büyüye Mekke'ye yaklaşıldığında 100.000 i aştı.

Zilhicce ayının dördüncü pazar günü Mekke'ye gelindiğinde yeni katılımlarla sayı 114.000 ya da 124.000 e ulaştı ve Peygamberimiz (s.a.v.) “Benî Şeybe” kapısından Harem-i şerîfe girdi.

Peygamberimiz (s.a.v.) seçkin sahâbeleri ile birlikte Hacer-i Esved'den başlayıp Kâbe'yi tavaf ederken, Kâbe de binlerce yıldan beri bir ilki yaşıyordu. Çünkü son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) başta olmak üzere sadece sahâbelerden yani en üst düzeydeki evliyalardan oluşan yüz bini aşkın bir cemaât onu tavaf ediyordu.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) tavaftan sonra Mâkam-ı İbrahim'de iki rek'at tavaf namazı kıldı, ardından Abdullah İbni Abbas'ın (r.a.) elinden doyasıya zemzem suyunu içti ve sonra Safâ ile Merve arasında sa'yini yaptı.

Zilhicce ayının yedinci çarşamba günü sahâbeleri bilgilendirmek için Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke'de hac ile ilgili ilk hutbeyi okudu ve ertesi perşembe günü Mescid-i Haram'da sabah namazını kıldıktan sonra zorlu günlerin erleri olan sahâbeleri ile birlikte Mina'ya gitti.

Mina'da beş vakit namaz yani perşembe günü öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazı ile cuma günü sabah namazını kılan Peygamberimiz (s.a.v.), sahâbeleri ile birlikte lebbeyk lebbeyk diye telbiye getirerek, dağları, taşları ve melekleri ağlatarak vakfe yapmak üzere Arafat'a gitti.

O gün Arafat'ta da ilkler yaşandı. Arefe günü cumaya geldiği için İslâm'da ilk Hacc-ı ekber'di ve Arafat meydanında Allah'ın (c.c.) son Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.) ile birlikte yüz bini aşkın sahâbesi vakfe yapıyordu. Ayrıca mevsim de ilkbahardı ve gece ile gündüzün tam eşit olduğu bir gündü (21 mart).

Öğle vaktinde Bilâl-ı Habeşî (r.a.) Allahu Ekber, Allahu Ekber diye ezan okurken kalpler Allah (c.c.) aşkı ile yandı ve Peygamberimiz (s.a.v.) hacdaki ikinci ve en uzun hutbesini Arafat'ta yaptı. Arafat'taki hutbe, gerçekten farklı bir hutbeydi. Çünkü o gün orada Peygamberimiz (s.a.v.) in sahâbelerine son öğütlerini yapıyormuş izlenimi ve satır aralarında veda mesajları vardı.

Hutbeden sonra, önce öğle namazı ile ikindi namazı birlikte kılındı ve ardından vakfeye duruldu. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) akşam üzeri Cebel-i rahme'nin yanında vakfe yaparken Cebrâil (a.s.) geldi ve “Bu gün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve din olarak size İslâm'ı beğendim” (Mâide, 3) âyetini getirdi.

“Bu gün size dininizi ikmal ettim” âyeti gelince sahâbeler sevinirken, Peygamberimiz (s.a.v.) in yâr-ı gâr'ı (mağara arkadaşı) olan Hz. Ebû Bekir ağlıyordu. Nedenini soranlara, din ikmal olduğuna yani tamamlandığına göre Peygamberimiz (s.a.v.) in görevinin de tamamlanmış olacağından ve dolayısıyla aramızdan ayrılacağından korkuyorum dedi. Ne yazık ki, ictihadında yanılmamıştı.

Peygamberimiz (s.a.v.) güneş battıktan sonra Arafat'tan ayrılıp Müzdelife'ye gitti ve akşam ile yatsı namazını birlikte kıldı. Müzdelife'de sabah namazını erkence kılıp vakfe yaptı ve sonra Kusvâ adındaki devesine binip Mina'ya gitti. Mina'da şeytanı taşlayıp kurbanlarını kestikten sonra tıraş oldu ve mübârek saçlarını sahâbelerine dağıttı.

Mina'da üçüncü hutbesini okuduktan sonra Mekke'ye gidip farz tavafını yaptı ve tekrar Mina'ya dönüp geceleri orada yattı. Peygamberimiz (s.a.v.) bayramın ikinci ve üçüncü günleri de şeytanları taşladıktan sonra Mekke'ye gidip veda tavafını yaptı ve sonra oradaki sahâbeleri ile helâllaşıp hicret diyarı olan Medine-i Münevvere'ye döndü.

***

Ahmet Tomor Hocaefendi


VEDA HACCI KONULU SOHBETİMİZ



46 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page