Yüce Allah buyuruyor:
Arkalarında âciz, güçsüz küçük çocuklar bıraktıkları takdirde (ah halleri ne olur?) diye endişeye düşenler, (yetimlere haksızlık etmekten) korkup titresinler. (Nisâ, 9)
Allah (c.c.) bizlere ne güzel örnek ve ne güzel öğüt veriyor. Gerçekten hiç kimse küçük yaşta arkasından yetim kalan yavrusuna haksızlık edilmesini ve itilip kakılmasını istemediği gibi doğal olarak kendisi hayatta iken başkalarının yetimlerine haksızlık etmekten ve itip kakmaktan titizlikle kaçınması hem dînî hem de insanlık görevidir. Bu nedenle Allah (c.c.) “(Yetimlere haksızlık etmekten) korkup titresinler” buyuruyor.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kendin için sevdiğin şeyleri insanlar için de sev. (Buhârî-Taberânî-Hâkim-Beyhâkî)
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de “Kendin için sevdiğin şeyleri insanlar için de sev” yani arkandan yetim kalan yavrularına nasıl davranılmasını istiyorsan, sen de başkalarının arkalarından yetim kalan yavrularına öyle davran buyuruyor.
Yüce Allah buyuruyor:
Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler, hiç kuşkusuz karınlarına ancak ateş doldurmuş olurlar. Gerçekte onlar (âhirette) çılgın bir ateşe gireceklerdir. (Nisâ, 10)
Küçük yaşta annesini, babasını ya da onlardan birini kaybeden çocuklara yetim denir. Genelde yetimlerin boyunları bükük, gözleri yaşlı ve kalpleri hüzünlü olduğundan, onların haklarını koruyup gözetmek ve gönüllerini hoş etmek gerekirken,
Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler ve onları incitip içlerini yakanlar, kuşkusuz dünyada da bunun cezasını çekerler ve âhirette cehennemdeki en çılgın ateşe atılıp cayır cayır yanarlar.
Yüce Allah buyuruyor:
Yetimi sakın incitme, senden bir şey isteyeni (vermesen) de azarlama! (Duhâ, 9-10)
Hiçbir anne, baba yavrularının itilip kakılmasını ve aşağılanmasını istemediği gibi hiç kuşkusuz insanları yaratan Allah (c.c.) de kullarının, özellikle ana-babaları ölüp yetim kalan yavruların itilip kakılmasını ve aşağılanmasını istemez. Bu nedenle “Yetimi sakın incitme, (sıkılarak) senden bir şey isteyeni (vermesen) de azarlama” buyuruyor.
Annelerinin, babalarının doğal şefkatinden ve samimi sevgisinden yoksun olan yetimlerin içleri buruk ve gönülleri hüzünlü olduğundan, Allah (c.c.) “Yetimi sakın incitme, (sıkılarak) senden bir şey isteyeni (vermesen) de azarlama!” buyuruyor.
Allah'ın (c.c.) en seçkin kulu ve son peygamberi olan Hz. Muhammed (s.a.v.) de yetimdi. Ana karnında babasını, altı yaşında annesini ve sekiz yaşında dedesini kaybedip üst üste yetimlik acısını yaşadı ve amcası Ebû Tâlib ile yengesi Fâtıma'nın eline kaldı.
Gerçi amcası Ebû Tâlib ile ikinci annem dediği yengesi Fâtıma ona çok güzel baktılar, kendi evlâtlarından ayırmadılar ve incitmemeye özen gösterdiler. Ancak gönlündeki ana-baba boşluğunu dolduramadılar ve âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimizi (s.a.v.) çocukluğunda yetimlik psikolojisinden kurtaramadılar.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Bir kimse sadece Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap verilir. (Ahmed İbni Hanbel)
Yetimlerin ceplerine ara sıra bir liracık koymak, ellerine bir simit, bir çikolata vermek ve güler yüzle hallerini sorup başlarını okşamak, bir umre yapmak kadar külfetli ve masraflı değil ama hiç kuşkusuz sevabı ondan aşağı değildir.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Bir kimse müslümanların arasında bulunan bir yetimi yedirip içirmek üzere alıp evine (ya da lokantaya) götürse, affedilmeyecek bir günah işlemediği (şirk koşmadığı) takdirde, hiç kuşkusuz Allah onu cennete koyar. (Tirmizî)
Sehl İbni Sa'd radıyallahu anhü diyor ki:
Resûlüllah (s.a.v.):
“Ben ve yetimi koruyup gözeten kimse cennette şöylece beraber olacağız” buyurdu ve işaret parmağı ile orta parmağının arasını biraz aralayarak gösterdi. (Buhârî-Tirmizî-Ebû Dâvûd)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Yetimlik erginlik çağına kadardır. Ondan sonra yetimlik (hükmü) kalkar. (Ebû Dâvûd)
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
İSLAM'DA YARDIMLAŞMAK VE HAYIRLARA ÖNCÜLÜK ETMEK KONULU SOHBETİMİZ
Commentaires